20 Mart 2014 Perşembe

Çok Çaldığı İçin

Avrupa ve Amerika çok çalıştığı için  değil çok çaldığı için zengin.
İslam ülkeleri de az çalıştığı için değil çok çaldırdığı için fakir.

İnsanlar belli zeka ve çalışma kapasitesine sahiptir. Amerika ve Avrupa hırsızlık, çalma, gasp etme düzeni ile elde ettikleri refahı, zenginliği ve sosyal rahatlığı Dünya'nın diğer ülkelerinde kafası fazla çalışan insanlara  vaad ederek onları kendileri namına çalıştırıyor ve çarklarını bu şekilde döndürmeye devam ediyorlar.

Dünya da en zengin maden ve petrol sahaları İslam ülkelerinde iken olması gereken yüksek ve ileri refahı söz konusu coğrafyalarda göremiyoruz. Batının hırsızlık düzenin en önemli ayağını İslam ülkelerinin başında hırsızlar adına yöneticilik yapan Şahlar, Padişahlar, Başbakanlar, Sultanlar oluşturuyor.

Halklarına ait olan kaynakları Avrupa ve Amerika'ya bedavaya vermekte bir beis görmüyor bunun karşılığında koltuklarını ve saltanatlarını korumayı kar sayıyorlar.

Türkiyeyi düşünün  Irak'ın işgalinden sonra geçen son 8  yılda %230 artan petrol fiyatları ile sırf petrol için ödediğimiz faturanın miktarı 80 milyar doları geçmiş durumda. Bu paraların bizim kasamızda kaldığını düşünün. Bu milyar dolarlar cepte kalsa neler yapılır, neler kurulur, neler geliştirilir hayal edin.

Evet biz ödüyoruz onlar ödemiyor. Ödemedikleri para ile üniversite açıp enstitü kuruyor, sanayisini güçlendirip ürettiği malları bu coğrafyalara satıyor. Mal satıyor ama elindeki teknolojiyi vermiyor.

Sömürü düzeninin bir başka boyuta, sömürdükleri ülkelerin  bilim adamlarına vaad ettikleri hırsızlığa dayalı refahla devam ettiriyorlar.  Maden sömürüsünün peşinden zeka, beyin ve emek sömürüsü kendiliğinden geliyor.

Batı dünyasının yani tek dişi kalmış canavarın bizden daha iyi yaptığı bir şey varsa o HIRSIZLIKTIR. Hırsızlıklarını güzel ambalajlıyor üzerine zamana uygun kılıflar giydiriyorlar. Bazı zamanlarda DEMOKRASİ getirmek için geldik diyorlar. Bazen İNSAN HAKLARI diyor bazen ÇEVRE ve DOĞA için buradayız diyorlar. Ama her seferinde hazırladıkları dolmayı Müslümanlara yutturmaya muktedir oluyorlar.

Puşt puştluğunu, kış kışlığını yapar diye bir atasözümüz var. Onlar üzerine düşeni yapıyor ama biz neden bunların tezgahına geliyoruz problem burada.


Mustafa ÇİMEN
KAYSERİ
20/3/14

18 Mart 2014 Salı

Çanakkale Ve Sorular

Çanakkalede 1915-1916 yılları arası verilen savaşta Resmi olduğu kadar tahmini ve bir o kadar da iyimser rakamlara göre 250 bin Müslüman Osmanlı Türk Genci şehit oldu.

Peki !- Çanakkale de o gün savaşanlar ne için savaşıyordu ?

- Ayasofya müze yapılsın diye mi ?
- Hilafet kaldırılsın diye mi ?
- Tuğralar resmi kanunla sökülsün diye mi ?
- Müslüman devleti olduğumuz vurgusu anayasamızdan çıkarılsın diye mi ?
- Müslüman takvimi kaldırılsın Papalığın takvimine geçelim diye mi ?
- Mecelle kaldırılsın gavur kanunlarına göre yönetilelim diye mi ?
- Müslüman harfleri terk edilsin gavur harflerine geçelim diye mi ?
- Saltanat kaldırılsın, Padişah yurt dışına sürülsün diye mi ?
- Ülkemizde ezan yasaklansın,  Camiler ahır yapılsın, Kuran okuyanlar cezalandırılsın diye mi ?
- Ordumuzun başına Yahudi paşalar geçsin diye mi ?
- Bizi biz yapan; Müslüman yapan, Türk yapan, Osmanlı yapan tüm değerler yerle bir edilsin diye mi ?


Bu soruların cevabını bilen var mı?


Mustafa ÇİMEN
KAYSERİ

16 Mart 2014 Pazar

Korku

Korku

Osmanlı'dan beri dövüle dövüle sindirilen ve tükenme noktasında yüreğine korku  implantasyonu yapılan milletim.

Korkusundan ''Kim olduğunu söyleyemeyen'' içinden bir türlü ''Kendi kimliğini atamayan'' , tekrar ayağa kalkacağı günü hayal edip her türlü ızdıraba göğüs geren milletim.

Bir yandan ''Muhammed Rasulullan'' diyenin dilinin dağlanması, meydan okuyanların ellerini ayaklarını hapislerle bağlaması, Ezan'ın yasaklanması...Diğer yandan ''Devrim'' diyerek devrilen karakterinin hıristiyan harfleri, takvimi, ölçüsü tartısı, hristiyan yasaları altında ezim ezim ezilmesine ses edemeyen milletim.

Kimi zaman; için için yanan köz gibi ateş olacağı güne hazırlanıp; kendine, öz kimliğine asla ihanet etmeyen ve dayatmaları kabul etse de  zilleti sindirip hazmedemeyen milletim.

''Tam Bağımsızlık'' gününe ''Yırtarım dağları enginlere sığmam taşarım'' diyerek hazırlanan milletim.


Mustafa Çimen
15/3/14


12 Mart 2014 Çarşamba

Adalet Dediğin Şey

İşine gelen, içinden geçen, tuttuğun tarafa kazandıran yada sevdiklerini haklı gösterip mutlu ve avantajlı yapan şey olmamalı   '' Adalet '' dediğin kavram.

Çakal dalaşı gibi, sırtlan boğuşu gibi alçakça olmamalı. Zaloğlu Rüstem misali kesip kolunu ''Al Ulan'' diye yeri gelince kendi kolunu vurup alnı açık gezmeli adaletin meyvesini arayan kişi...

Adalet : Fedakarlık değil, kaz gelecek yerden tavuk esirgememek hiç değil, al gülüm ver gülüm anlayışı da değil..
Adalet : Kuvvetliye kazandıran, kuvvetliye kudret katıp haklı kılan hiç değil.
Adalet : Fırsatı ele geçirince acımasızca alınan öç asla değil ...

Adaleti unuttuk bence, daha acısı adaletin ne olduğunu kavrayacak bilincimizi yitirdik.

Siyasi düşüncemize, şahsi çıkarımıza uyan her şey adil, uymayan her şey haksızlık oldu bizim için. O derece aptallaştık. Vicdanımızla nefsimizi bir birine kapıştırıp, vicdanımızın yerine de nefsimizi koyar olduk. En sonunda orman kanunlarının adını adalet koyduk..

'' Güçlü olan her zaman haklıdır '' O halde '' Haklı olmak için güçlü olmak lazım'' öyleyse '' Güçlendiren her şey adildir'' diyerek dönen zulüm çarklarının arasında kaldık. Kazanmaya ve güçlenmeye odaklandık, gözümüz başka hiç bir şeyi göremez oldu...

Haberiniz olsun. Adalet ; '' Kuran'a '' uymalı her şeyden önce.

Adaletin hükmü yürüdüğü zaman : Uzun vadede şahsi kayıplarımız olsa da toplum mutlaka kazanmalı. Kazanç deyince sadece parayı anlamayın. Toplumsal ahlak, düzen, hoşgörü, yardımlaşma, sevgi, tecrübe, huzur, saygı  ve gelişim de kazançtır.

Şahısların hissedeceği Huzur ve güven sonrasında Toplumsal huzur ve mutluluk kendiliğinden oluşacaktır. Bu da ancak Adaletin tesisi ile mümkün olur.

MUSTAFA ÇİMEN
KAYSERİ
11/03/2014


9 Mart 2014 Pazar

Sis taşkın sel suyu gibi denize doğru akıyordu...



Allahın kuvvet ve kudreti. Bu bulutlarının yerine bize sel sularını göndermeyen Rabbime sonsuz şükürler olsun. Bu fotoğrafları çekerken ''Titredim''