Geçenlerde hastalanan ata ilaç vererek akciğer loplarında dağılan damarların haritasını çıkarmışlardı. Fotoğrafı baş aşağı çevirdiğiniz zaman gözlerinizin önüne bildiğiniz ağaç yapısı geliyordu.
Yükselen gövdesi, gövdeden sonra üç dört ana kaide üzerinde yükselip dalanan yapısı, dallarından sonra budaklanan ve incelerek çoğalan küçük sürgünleri...İnsan akciğeri de tıpkı bu yapıda
Ağaç ile insan akciğeri. Ağacın ürettiği oksijeni insan tüketirken insanın ürettiği karbondioksidi de ağaçlar tüketiyor. Karbondioksidi yok eden diğer yapı ise deniz ve okyanuslar.
Atmosferdeki karbondioksit seviyesi 1832 den 2013 e kadar 284 ppm den 297 ppm'e yükselmiştir, 2019'da oran bu seviyenin de üstüne çıkmış 440 ppm'i geçmiştir. Vahim senaryoya göre Atmosferdeki karbondioksit %6 'yı geçtiğinde boğulma tehlikesi ile yüz yüze de geleceğiz
Atmosferdeki gaz oranlarındaki hızlı değişmenin dışında ozon tabakasında endüstriyel kimyasal maddelerin oluşturduğu tahribat dünyayı saran diğer risklerin en önemlisi.
Atmosferdeki karbondioksit seviyesi 1832 den 2013 e kadar 284 ppm den 297 ppm'e yükselmiştir, 2019'da oran bu seviyenin de üstüne çıkmış 440 ppm'i geçmiştir. Vahim senaryoya göre Atmosferdeki karbondioksit %6 'yı geçtiğinde boğulma tehlikesi ile yüz yüze de geleceğiz
Atmosferdeki gaz oranlarındaki hızlı değişmenin dışında ozon tabakasında endüstriyel kimyasal maddelerin oluşturduğu tahribat dünyayı saran diğer risklerin en önemlisi.
Bizim anlamak istemediğimiz şey ise iklim değişikliğidir. Çoğumuz olayın farkındayız ama yapacak bir şey olmadığını düşündüğümüzden dolayı etrafımızdakilerle birlikte iklimsel olayları pek ciddiye almıyoruz. Bizleri de tepkisizleştiren bir şeyler var !
"Dünya sıcaklığı hızla artıyor" bu klişeleşmiş cümle karşısında hepimiz çok soğuk kanlıyız ve sıcaklığı artan bizim dünyamız değil de sanki Uranüs'müş gibi davranıyoruz.
Uzmanlar 19. yüzyıl ile 21. yüzyılı kıyasladığımız zaman Dünya sıcaklığının 1,5-2 derece kadar arttığını bildiriyorlar.
1950 den bu yana iklim sistemindeki değişiklikler hız kazanmıştır.
1880 den 20. yüzyıla kadar ortalama kuzey yarım küre sıcaklığı 13,9 dereceymiş. Türkiye'de de ortalama sıcaklık 13,8 ken 2010'larda 14,8 dereceye, günümüzde de 15,8 dereceye yükselmiş durumda..Türkiye'nin ortalama sıcaklığı net bir şekilde 2 derece arttı. Meteoroloji genel müdürlüğü sitesine girip bu bilgileri sizlerde kontrol edebilirsiniz. Dünya genelinde hava sıcaklığının 2 derece artması ile denizler 6 mt kadar yükselecek deniliyor. Deniz yüksekliğinin 6 metre artması demek boğazlar bölgesinde 20 metre yükselmelere denk geliyor.
Oysa meteorolojik olayları araştıran bu konuda küresel bazlı senaryoları değerlendiren iklim uzmanları sıcaklık artışını 1,5 derecede tutabilirsek oluşacak zararın geri dönüşümünün olabileceğini 2 dereceye ulaşırsa artık telafi edilemez zararların oluşacağını, 5 derece artarsa kıyamet senaryoları devreye gireceğini söylüyorlar...
İklimle oyun olmaz bunu Dünya bize öğretecek. Geçtiğimiz 2019 yılı orman yangınlarının küresel olarak gözlerimizin önünde gerçekleştiği bir yıl oldu. Dünyanın akciğeri denilen ve şimdiye kadar yaşanmamış çapta görülen Amazon yangınlarını hatırlarsınız. Suya doymuş ormanlardan oluşan Amazonlar nasıl yandı ? Kasıtlı olarak yada kazayla...
Dünyanın en soğuk yeri kabul edilen Sibirya ormanları yandı. Alaska, Afrika, Asya pek çok yerde de büyük çaplı yangınlar oldu. Hindistan, Flipinler, Endonazya yangınlarını hep birlikte haberlerde izledik.
Türkiye'de Mardin, Çanakkale, Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Antalya ve İzmir de orman yangınları günlerce devam etti.
2000 yılından beri orman yangınlarının katlanarak arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
2019 yılında hatırlarsanız Paris, şimdiye kadarki en yüksek sıcaklığını 45,5 derece olarak kaydetmişti.
Ülkemizde 2018 de Cizre'de 3 Temmuzda hava sıcaklığı 47,4 derece olarak ölçüldü. Bu resmi kayıtlara alındı.Aynı yıl sıcaklıkta ikinci il Şırnak Silopi oldu termometreler 47,3 dereceyi vururken Mardin Dargeçit Ilısu baraj sahasında 46,4 derece olarak ölçüldü...
Küresel ısınmanın başlıca sebepleri ; Karbondioksit, Amonyak, Hidroflorkarbonlar, Azot oksitler, Kükürthekzaflorürler ve diğer sera gazlarıdır.
İnsan nüfusu 1960'da 3 milyarken 2018'de 7,43 milyara ulaşmıştır. Nüfus artışıyla ihtiyaçlar da artmıştır. Sanayiler ve tüketilen enerji miktarı katlanmış, enerji santral sayıları çoğalmıştır. Artan ihtiyaçları karşılamak üzere yürüttüğümüz faaliyetler neticesinde sera gazları da artmıştır.
Fosil yakıtlar dediğimiz petrol ürünleri yanında doğal gaz ve kömür kullanımının artması neticesinde karbon yapılı enerji kaynaklarının yanmasıyla atmosfere bol bol karbondioksit salınmıştır.
Nükleer santrallerde elektrik üretilirken okyanuslar ısıtılmıştır. İnternet çağıyla birlikte kurulan devasa işletim sistemlerine sahip bilgisayar üstlerinin soğutulması da hayli enerjiye ihtiyaç duymaktadır.
Dünya çölleşerek ısınmaya devam ediyor, karbondiyoksidi yok edecek ormanlar anormal ve şüpheli şekilde yanıyor, Görland buzları ve Güney kutbu Antartika kıtası buzulları hızla eriyor, Okyanuslarda karbondiyoksitin çoğunu emen planktonlar ölüyor, deniz seviyesi yükseliyor, göller kuruyor, akrarsuların debileri düşüyor, yer altı suları çekiliyor.
Şahsi olarak üstümüze düşen daha az enerji kullanmak. Enerji derken mazotu, benzini, gazı, elektiriği, ısıtıcıyı, kömürü her şeyi söylediğimi unutmayın. Ayrıca elbiselerimizi daha az kirletmek, daha az bulaşık, daha az çamaşır kirletmek, bize düşen daha az çöp üretmek, bir ekmek kırıntısının buğday tanesinin bile kıymetini bilmek, bize düşen ağaç dikmek. Hz. Peygamberimizin o hadisi şerifini şimdi daha iyi anlıyorum. Bu günleri görerek söylemiş gibi. ''Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin''
Mustafa Çimen
Veteriner Hekim
8/1/2019
İklimle oyun olmaz bunu Dünya bize öğretecek. Geçtiğimiz 2019 yılı orman yangınlarının küresel olarak gözlerimizin önünde gerçekleştiği bir yıl oldu. Dünyanın akciğeri denilen ve şimdiye kadar yaşanmamış çapta görülen Amazon yangınlarını hatırlarsınız. Suya doymuş ormanlardan oluşan Amazonlar nasıl yandı ? Kasıtlı olarak yada kazayla...
Dünyanın en soğuk yeri kabul edilen Sibirya ormanları yandı. Alaska, Afrika, Asya pek çok yerde de büyük çaplı yangınlar oldu. Hindistan, Flipinler, Endonazya yangınlarını hep birlikte haberlerde izledik.
Türkiye'de Mardin, Çanakkale, Bursa, Balıkesir, Eskişehir, Antalya ve İzmir de orman yangınları günlerce devam etti.
2000 yılından beri orman yangınlarının katlanarak arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz.
2019 yılında hatırlarsanız Paris, şimdiye kadarki en yüksek sıcaklığını 45,5 derece olarak kaydetmişti.
Ülkemizde 2018 de Cizre'de 3 Temmuzda hava sıcaklığı 47,4 derece olarak ölçüldü. Bu resmi kayıtlara alındı.Aynı yıl sıcaklıkta ikinci il Şırnak Silopi oldu termometreler 47,3 dereceyi vururken Mardin Dargeçit Ilısu baraj sahasında 46,4 derece olarak ölçüldü...
Küresel ısınmanın başlıca sebepleri ; Karbondioksit, Amonyak, Hidroflorkarbonlar, Azot oksitler, Kükürthekzaflorürler ve diğer sera gazlarıdır.
İnsan nüfusu 1960'da 3 milyarken 2018'de 7,43 milyara ulaşmıştır. Nüfus artışıyla ihtiyaçlar da artmıştır. Sanayiler ve tüketilen enerji miktarı katlanmış, enerji santral sayıları çoğalmıştır. Artan ihtiyaçları karşılamak üzere yürüttüğümüz faaliyetler neticesinde sera gazları da artmıştır.
Fosil yakıtlar dediğimiz petrol ürünleri yanında doğal gaz ve kömür kullanımının artması neticesinde karbon yapılı enerji kaynaklarının yanmasıyla atmosfere bol bol karbondioksit salınmıştır.
Nükleer santrallerde elektrik üretilirken okyanuslar ısıtılmıştır. İnternet çağıyla birlikte kurulan devasa işletim sistemlerine sahip bilgisayar üstlerinin soğutulması da hayli enerjiye ihtiyaç duymaktadır.
Dünya çölleşerek ısınmaya devam ediyor, karbondiyoksidi yok edecek ormanlar anormal ve şüpheli şekilde yanıyor, Görland buzları ve Güney kutbu Antartika kıtası buzulları hızla eriyor, Okyanuslarda karbondiyoksitin çoğunu emen planktonlar ölüyor, deniz seviyesi yükseliyor, göller kuruyor, akrarsuların debileri düşüyor, yer altı suları çekiliyor.
Şahsi olarak üstümüze düşen daha az enerji kullanmak. Enerji derken mazotu, benzini, gazı, elektiriği, ısıtıcıyı, kömürü her şeyi söylediğimi unutmayın. Ayrıca elbiselerimizi daha az kirletmek, daha az bulaşık, daha az çamaşır kirletmek, bize düşen daha az çöp üretmek, bir ekmek kırıntısının buğday tanesinin bile kıymetini bilmek, bize düşen ağaç dikmek. Hz. Peygamberimizin o hadisi şerifini şimdi daha iyi anlıyorum. Bu günleri görerek söylemiş gibi. ''Kıyametin koptuğunu görseniz de elinizdeki fidanı dikin''
Mustafa Çimen
Veteriner Hekim
8/1/2019