31 Aralık 2013 Salı

Ki bu Aşk

Bunca kin, bunca nefret ve zulüm arasında bir anda açıveren Aşk.  
Dokunduğu her şeye, gittiği her yere dayanılmaz nurunu götüren,  mübarek varlığı ile karanlığı aydınlık, korkuyu sevinç, ölümü yeniden dirilmek yapan Aşk.
Kimilerince ; dönüp bakılmayan, küçük görüp  horlanan, semtinden geçmenin cefa sayıldığı Aşk.
Kimilerince; gece gündüz demeden cevahirini arayan simyacı gibi,  dağlarda, kırlarda, kuyularda, zindanlarda, satırlarda aranan Aşk.
Kiminin; Leyla'da, Aslı'da, Ferhat'ta, Şirin'de bulduğu, kiminin bıçağın ucunda, balığın karnında,  ateşin içinde bulduğu Aşk.
Kimine; deryalar içinde yüzen balığa görünmeyen okyanus gibi yakın ve uzak olan Aşk.
Kıymetini bilenlerin bulamayacağını bile bile, peşinden gitmeyi, izini öpmeyi, ayağının tozuna yüz sürmeyi sefa saydığı Aşk.
Kimini; ceylanı kovalayan arslan gibi kovalayıp korkutan, güneşten ürken yarasalara çeviren Aşk.
Sevgi ikliminin örümceklerini, yılanlarını deliğine tıkıp boğan , altını bakırdan ayıran mihenk gibi asla aldatılamayan, her şeyin rengini açığa çıkaran Aşk
Kimilerini, balı ile arıları cezbeden çiçek gibi kendine çağıran Aşk.
Hissedenlerin ; menziline yetişemese, yarine kavuşamasa da yolunda ölmeyi şeref saydığı Aşk.
Ki bu aşk öyle bir nimettir ki; kalbi alemin zümrüdü ankasıdır. Yüreklerin bulunmaz sefası, her yarayı yar yapan ruhun eşsiz devasıdır.




Mustafa ÇİMEN
KAYSERİ
DÜVENÖNÜ
31/12/13

30 Aralık 2013 Pazartesi

Koku

Kendi haline bakmayan ve leş gibi kokmaya başlayan, aptal biri sanırmış ki; leş gibi kokan şey kendisi değil dünya...

Evet, genelde insan müsvetteleri böyle. Kendilerinden taşan pisliğin içinde boğulduklarından haberleri yok. Dünya, gözlerine karanlık bir bataklık gibi geliyor. Oysa etraflarını ruhlarının karanlığı sarmış, aydınlığa bile karanlık diyorlar da haberleri yok.

İnsanları aldatmak için; kelebek, melek rolü yapan, renkleri belli olup ta kendi pisliklerinin dibine dönerken, karşısındakilere nefret ve kin kusan, yeri gelince gıybete  yeri geldiğinde ağza alınmayacak beddualara sarılan, iftiralar atan örümceklerin, yılanların, şarlatanların ve şeytanların sayısı o kadar çok ki...

Geçenlerde  böyle bir olaya hayret ve şaşkınlık içinde şahit olduk. Her foyası meydana çıkanın yaptığını o da yaptı. Beddualara sarıldı....

Aldanmak, kanmak Hz. Adem babamızdan bize geçen bir şey.  Karşımdakini tanıyamamışım; adam, insan, önder, lider yada Müslüman sanmışım diye üzülmeyin. Sonunda tanıdıysanız o yeter.

Ben insanı gözünden tanırım, bir görmede ne olduğunu şıp diye anlarım diye övünenler vardır. İnanmayın. Onlara  ''Sen kendini tanıyabildin mi ?'' diye sorun bakalım. Ne diyecek ?

İnsan; bir anda, bir günde, bir ayda tanınamayacak kadar kompleks bir varlık. İnsanı tanımak yıllar alır. Her şeyin üstünde; insan durağan olmayan, değişen, halden hale geçen bir varlık olduğu için, tam tanıdım dediğiniz noktada  rücu edebilir.

En önemli erdemlerden biri ; kirlendiğini ve her insanın da kirlenebildiğini kabullenebilmektir. Fakat asıl mesele kirlenmek değildir.  Mesele; kendi kirini, pisini temizlememektir. Mesele temizlenmeyi reddedip etrafındakileri suçlamaktır.






Mustafa ÇİMEN
29/12/2013
KAYSERİ

29 Aralık 2013 Pazar

SEYYİD NİZAMOĞLU

1
Bu aşk bir bahr-i ummandır
Buna hadd ü kenar olmaz
Delilim sırr-ı Kur’andır
Bunu bilene de ar olmaz

Süre geldik ezeliden
Pirim Muhammed Ali’den
Şerab-ı la-yezaliden
İçenlerde humar olmaz

Eğer aşık isen yare
Sakın aldanma ağyare
Düş İbrahim gibi nare
Bu gülşende yanar olmaz

Kıyamazsan başa ü cana
Uzak dur girme meydana
Bu meydanda nice başlar
Kesilir hiç sorar olmaz

Hakk ile hak olanlara
Kendi özün bilenlere
Dost yolunda ölenlere
Kan bahası dinar olmaz.

Bak şu Mansur’un işine
Halkı üşürmüş başına
Enel Hakk’ın firaşına
Düşenlere timar olmaz

Seyfullah sözünde mesttir
Şeyhinden aldığı desttir
Divane-ra kalem nist'dir
Ne söylese kanar olmaz.


2

Bir dertliyem derdim vardır
Ya ben nice dönmiyeyim
Herdem işim ah ü zardır
Ya ben nice dönmiyeyim

Aşk odu yürekde yanar
Beni gören mecnun sanar
Gökyüzünde ay gün döner
Ya ben nice dönmiyeyim

Gel şekki gönülden gider
Müminlerde inkar nider
Meleklerde arş devreder
Ya ben nice dönmiyeyim

Biziz ümmet-i naciler
Din yolunda duacılar
Kabe'de döner hacılar
Ya ben nice dönmiyeyim

Bu sırra münkirler ermez
Dost yolunu körler görmez
Çarh-ı felek döner durmaz
Ya ben nice dönmiyeyim

Yeller eser deniz coşar
Irmaklar dağlardan aşar
Döne döne sular taşar
Ya ben nice dönmiyeyim

Seyyid Nizamoğlu tekdir
Münafığın işi şektir
Evvel ahır dönmek haktır
Ya ben nice dönmiyeyim



3
Yandıklarım şam-ü seher
Senden midir benden midir
Başımdaki aşktan eser
Senden midir benden midir

Terk ettiğim can ü teni
Yoğ ettiğim hem ben beni
Her gördüğüm sanmak seni
Senden midir benden midir

Bağrımdaki başım benim
Gözümdeki yaşım benim
Ah oldu yoldaşım benim
Senden midir benden midir

Nalanım erdi göklere
Düşmeli oldum dağlara
Erişdiğim bu çağlara
Senden midir benden midir

Seyyid Nizam Oğlu'n sana al
Benliksiz senden yana
Sen ben sözü bilmem bana
Senden midir benden midir



4

Yandıklarım şam-ü seher
Senden midir benden midir
Başımdaki aşktan eser
Senden midir benden midir

Seyyid Nizam Oğlu'n sana al
Benliksiz senden yana
Sen ben sözü bilmem bana
Senden midir benden midir



5
Mevlam ver aşkını bana,
Hayranın olayım senin,
Bülbül gibi cemaline,
Nalanın olayım senin.

Yandır beni yandır beni,
Aşk meyine kandır beni,
Sarhoş edip döndür beni,
Mestanın olayım senin.

Mansurum aşkın darına,
Mazhar olup didarına,
Şem-i cemalin narına,
Süzanın olayım senin.

Al bende benlik kalmasın,
Kimseler halim bilmesin,
Nam ü nişanım olmasın,
Pinhanın olayım senin.

Bu can kuşun sana uçur,
Aşk meyinden bana içir,
Bu tac u hırkadan geçir,
Uryanın olayım senin.

Seyyid NİZAMOĞLU’n hocam,
Ayırma kendinden yücem,
Eğer gündüz eğer gecem,
Mihmanın olayım senin.





27 Aralık 2013 Cuma

Gaz, Fren, Şanzıman, El Katarlarsa Halimiz Duman

Otobüse bindik. Aramızdan, direksiyona geçecek şoförü de seçtik. Yola çıktık. Otobüs giderken, yolcu olarak aramıza sızan bir kaç kişi; şoföre müdahale etmeye; yandan yandan frene, gaza basmaya çalıştı. El atıp direksiyonu sağa sola döndürmek için uğraştı. Onları hallettik.

Otobüsün gittiği hedeften rahatsız olanlar, baktılar o şekilde olmuyor. Arabanın; gazına, frenine, şanzımanına, direksiyonuna doğrudan müdahale edemiyorlar. Diğer yöntemlerinden birini devreye soktular. Arabanın hareket ve kontrol  mekanizmalarına  monte ettikleri uzaktan kumandalı cihazlarla, otobüsün kontrolünü şoförden almaya  çalışıyorlar.

Biz buna da müsaade etmeyiz....

O mekanizmaları  da sökeriz, takanların ellerini de kırarız. 

Mustafa Çimen
27/12/13
Kayseri


26 Aralık 2013 Perşembe

Habilistan'ın Fethi Teorisi


Evvel zamanlarda; imanlı, mert, kolay alt edilemeyen kahraman insanların yaşadığı bir ülke varmış. Hâbilistan’mış buranın adı. Bir de bunların kadim düşmanları Kabililer varmış. Kabililer galibiyet için her türlü yolu denemişler, hezimet üstüne hezimet yaşamışlar. Sonunda Hâbilileri mertçe savaşarak asla yenemeyecekleri anlamışlar.. 

Kâbililerin lideri, toplantı ve tartışmaların ardından, yüzlerce fikir üzerinde düşünüp kararını vermiş. Meclisini toplayıp, '' Harika bir planla karşınızdayım.'' diyerek, gururla konuşmaya başlamış. '' Hâbilistan’ı ele geçirip, kendi çıkarlarımıza alet edebileceğimiz, yeri gelince de çökertebileceğimiz yolu buldum ! ''

''Sabırsızlanmayın, basamak basamak aktaracağım. Planımız şöyle: Hâbilistan’dan kafası çalışan, oturup kalkmasını, edebi adabı bilen, üstün hitap ve ikna kabiliyetine sahip, din konusunda bilgili, gözleri çabuk dolan, ağzı kalabalık, Hâbililer’in menfaatlerini gözardı edecek birini bulalım. Hâbilistan’ı fethettirecek kahramanımızın ismi Habifeth olsun. ' Habifeth’in gözleri çabuk dolsun, çünkü Habilistanlılar duygusal çocuklar.

Habifeth’i, sistemin çarpık çarkları arasında ezilmiş; adam yerine konmamış ; başarı için çırpınmış fakat başarısız olmuş; şanı şöhreti pek seven, pohpohlanmaya bayılan, lider doğduğuna inanan ama bir türlü istediği seviyelere yükselememiş, milletine hırslanmış ve kinlenmiş Hâbililer arasından seçelim. Öyle olmayan birini ' Habifeth’imiz' yapamayız ! ''

Onunla anlaşalım. “Artık sen bizim adamımızsın, biz ne dersek o olur. Seni öyle noktalara getireceğiz ki aklın durur. Bize yamuk yapma yeter, yükseleceksin. Seni hak ettiğin, layık olduğun yere getireceğiz. Cahil Habilistanlılar senin yüceliğini anlayamamışlar. Seni onurlandıracağız, herkes kıymetini bilecek. Siyasetçiler, gazeteciler, sanayiciler, sanatçılar kapında sıraya geçecek, göklere çıkacaksın.” diyelim. ''Vaad ettiğimiz şeyler, teklif ettiğimiz makam gözünü döndürecek eminim. Teklifimizi reddederse reddetmeyen birini buluruz, Habilistan’da hain mi yok ?''

O'na sıkışmaması için destek olalım. Maddi, manevi, ilmi, siyasi, ekonomik, ticari konularda yardımcı olacak bir ekip oluşturalım. Zorlanmasın . Zaten Habilistan gazetelerinin bazıları avucumuzun içinde, onları kullanırız. Alttan alttan, çaktırmadan Habifeth’in yıldızını parlatırız. Aynı zamanda diğer gazetelere, gazetecilere para verip Habifeth’i mazlum din alimi gibi gösterdik mi Habililer’e zokayı yutturduk demektir . Habifeth’i dini önder veya din büyüğü olarak lanse edebilirsek her işimiz tamam. Hâbilileri gaza getirir Habifeth'i baş tacı yaptırırız… 

Hâbilistanlılar hassas çocuklar, mazlumu severler. 

Hâbililer içinde dinlerine hizmet ettiğini düşünerek O’nun peşinden gidenler çoğaldıkça, gönül verenlerin sayısı arttıkça, perde arkasından iplerini elimizde tuttuğumuz fedai ordumuz olur. 

Hâbilistanlılar ataları gibidir, dinleri için canlarını feda ederler. 

İkinci aşamaya geçtiğimizde, para ile sızamadığımız kurumlara sızma zamanımız geldi demektir. Para verip gazete, televizyon alabilirsiniz; fabrika kurabilirsiniz lakin devlet alamazsınız veya devlet kadrolarını sizin için dolduracak, zamanı geldiğinde bilerek yada bilmeyerek emrinize uyacak on binlerce kişiyi bulamazsınız. Bu problemi halletmek için de Habifeth’e inanmışlara, dershane kurdurur, özel okul açtırırız. Okullarımızda yetişenler; savcı, hakim, bürokrat, siyasetçi, polis, asker olsun. Kadroları doldururuz, işte o zaman Habilistan’ın ipi elimize geçti demektir. Bırakmayız bir daha. 

Habifeth’in düğmesine basınca menfaatimize olmayan her türlü icraatı engelleriz. Aleyhimize faaliyet yürüten siyasetçileri, bürokratları alaşağı ederiz. Yeri geldiğinde Habifeth'in bir talimatı ile harekete geçecek adamlarımızın desteği sayesinde hükümetleri sıkıştırırız. İstifalarla, şantajlarla devrim bile yaparız. 

Savcı bizde, polis bizde, hakim bizde, asker bizde, köşe başı bürokratlar bizde, ordu bizde olsun. Devletin içinde kendi devletimizi kuralım, kuralım ki operasyon yapma gücümüz sürekli olsun. İplerini çektiğimiz zaman, liderine itaat ederken dinine hizmet ettiğini düşünen, teslim olmuş, vefa borcu birikmişler ordusu harekete geçsin... Habilistan'da kimse din büyüklerine laf edemez,olur ya Habifeth’e laf eden, foyasını meydana çıkaran olursa en büyük düşmanımız o olur. Elimizdeki her imkanı kullanır mücadele ederiz. Medyamızı kullanıp iftiralarla rezil eder mahvederiz, olmadı görevden alır sustururuz, o da sökmez ise öldürürüz.... 

Bu Hâbilistanlılar var ya bu Hâbilistanlılar, başka dini din olarak kabul etmiyorlar . Neymiş efendim kitaplarında da ''Allah katında tek din İslamdır.'' yazıyormuş. Ayeti değiştirme imkanımız yok. Bu aşamada da Habifeth ,diğer dinler de dindir, desin. Sempatik söylemlerde bulunsun. Başka dinden olanlar da cennete gidecek, desin ! Öyle desin, desin ki ; saf, imanlı, ama cahil insanların gönülleri yavaş yavaş başka dinlere ısındırılsın.... 

Bu planı bu kadarla bitti sanmayın. Sona sakladığım harika bir yönü daha var.

 Dünya üzerinde bazı memleketler var. Düşman olduğumuzu bilir, bize itibar etmezler. Kâbilistanlılar oralara gitse kovulur fakat Hâbilistanlılar sevilip sempati ile karşılanır. İşte Habilifeth’i oralarda da kullanacağız. Kendi ülkesinde olduğu gibi oralarda da okullar açacak. Hem Hâbilistan’ın vizyonunu, itibarını hem çocuklarını Kabilistanlılar adına kullanıp oralarda da kadrolaşacağız. ‘’ diyerek sözlerini tamamladığı sıra da Kâbilistan lideri göz yaşları içinde ayakta alkışlanıyordu. .. 

Sonrasında, hiç vakit kaybedilmedi. Ajanlar, Habilistan'a Habilifeh'i aramaya gittiler...





Mustafa Çimen
26/12/2013
Kayseri 

24 Aralık 2013 Salı

İşte Yolsuzluğun Açık Kanıtı !!!

Belki yanlış yada eksik aktarabilirim, orjinalini de mutlaka okuyun.
Mesneviyi okuyanlarınız zaten bilir. İlk hikayelerden biridir. Yahudiler, Hristiyanlığın ilk zamanlarında, Hz. İsa'nın öğretisini yok etmek için her yolu denerler. Uğraştıkça, savaştıkça, işkenceler yapıp adam öldürdükçe batar, başarısız olur, kendi elleriyle Hristiyanlığın daha hızlı yayılmasına neden olurlar.

Başka yoldan mücadele etmeye, kaleyi içeriden çökertmeye karar verirler. Yahudilerin önde gelen, bilgili alimlerinden biri Hristiyanlığa geçecek, Hristiyan olduğunu açıklayacak, sonrasında Yahudilerce yakalanıp işkencelere tabi tutulacak, ağır yaralı halde Hristiyanların arasına atılacaktır. Hristiyanlar da dini için sıkıntılar çekip, işkencelere maruz kalan adamcağızı sahiplenilecektir. Planı sahneye koyup başarıyla uygularlar. 

Yahudi alim Hristiyanlarca baş tacı edilir, saklanır, beslenir, iyileştirilir, el üstünde tutulur, liderlerden biri olur. Hz. İsa'dan sonra, zamanla Hristiyanların tamamının başkanı olur, inzivaya çekilir.

Plan tıkır tıkır işlemektedir. Hristiyan görünümlü Yahudi alim; içinde birbirine taban tabana zıt emirler olan onlarca İncil yazar. Klanlar'ın, Kabileler'in liderlerini teker teker gizli görüşmeye davet eder.

Her bir klan liderine de yazdığı İncillerden birini verir. Fesat- fitne plan işlemeye devam eder.Yanına gizli görüşmeye çağırdığı her lidere aynı şeyi söyler ; ölümümden sonra halife olarak seni seçtim.  Hristiyanları, sana verdiğim kitap altında topla. Senin davetine karşı çıkanlar olursa, başka bir kitap altında toplanmaya davet eden olursa, onunla kanının son damlasına kadar savaş !!!

Evet, sonra geberir gider, onlarca lider, her birinin elinde ayrı bir kitap. Hristiyanların birliğini sağlayacak kişinin kendisi olduğunu iddia eden onlarca kişi. Sonuç olarak; kanlı savaşlar, dinmeyen ızdıraplar, düzen tutmayan ve tutmayacak olan bir Hristiyanlık..

Yahudiler, Hristiyanlık üzerinde Fitne komplolarını  uygulamışlardır.

 Hz. Mevlana bu hikaye ile bizlere ne anlatıyor ?

Uyarıldığımız halde, bu oyunların benzeri  üzerimizde uyguladı mı ?
Kuran-ı Kerim yüce Rabbimizin koruması altında olduğu için  bir tek harfi bile değişmedi. Uydurma hadisler ise bu tip planlarla dinimize sokuldu.

Gel gelelim şimdilere ?

Günümüzde böyle şey olmaz demeyin. Şu sorunun cevabını düşünün !!

Adamın biri çıktı ; ''İnneddine indallahil islam'' Allah Katında Tek Din İslamdır ( Ali İmran 19 ) ayeti ortadayken, bu ayeti  çiğneyip, dini çoğalttı ve ''Dinler Arası Diyaloğ'' dedi. Ayeti  (Haşa ) teferruat gibi gösterdi. 1400 yıldır keşfedilmeyen, Sünnete ve Kurana aykırı bu durumu allayıp, pullayıp, dolma gibi pişirip millete yutturdu !!!! yada öyle yaptığını sandı.Papanın huzuruna çıktı, Papa hazretleri dedi, elini sıktı ve boyun büküp el bağladı.  Papayla anlaştı.

Hangi Papa İslama hizmet edecek bir düşünceyi destekler, anlaşmayı kabul eder ?

Şunu da düşünün, Dinimizin; Dinler arası diyaloğa mı, Müslümanlar arası diyaloğa mı ihtiyacı var ?

Evet bence en büyük yolsuzluk, Hz. Muhammed'in yolundan sapmaktır!

Bizim yolumuz Peygamberimiz, Efendimiz Hz. Muhammed'in mubarek yoludur. 1400 yıldır O'nun yolunda giden hiç kimse  Papa eli sıkışmamıştır. En büyük yolsuzluğu yapanlar Peygamberin yolundan çıkanlardır.

Şu günlerde, çok büyük  senaryolar sahneye konuyor. Yukarıdaki hikayeyi bu nedenle aktardım.

Gün Türkiye Cumhuriyetinin bağımsızlığını savunma günüdür. Gün fesat odaklarına ve onların yıllarca besleyip, büyütüp  içimize İslam önderi kisvesinde yerleştirdiği kişileri deşifre etme günüdür. Gün bu milletin öz evlatlarını sahte dini önderlerin emrinden çekip alma, onların da gözünü  gerçeklere açma günüdür.

Kafirlere edilmeyen beddualar Müslümanlar için edilmiş, yapılan bedduanın Arapça kısmında ''Allah'ım bunları bir birine kırdır diye höykürülmüş, iç savaş çıkması temenni edilmiştir'' .
Türk halkı, Müslüman alimlerden hiç görmediği el kol hareketleri ve tuhaf davranışlarla, meşru temsilcileri aleyhinde beddua edildiğine şahit olmuştur .
Devletin memurları, seçilmiş hükümetin arkasından, başka mihraklar adına hareket ederek iş çevirmiştir. Medya, yargılama olmadan gözaltına alınanları suçlu ilan etmiştir.
Olaylar başlayınca bir büyük elçi çıkmış çıkmış, ''Milletin başbakanını kastederek, bir efsanenin sonunu seyrediyorsunuz'' diye açıklama yapmıştır.
Devlet devletin ''MİT'ini'' deşifre edip, Devleti terörist gibi göstermeye çalışmaktadır.

Mustafa Çimen
23/12/13
Kayseri













21 Aralık 2013 Cumartesi

Fethullah Gülen’in Tarihi Bedduası’na Yanıt.


İtalik olarak yazılan sözler (Fethullah Gülen'e), koyu olup ( parantez) içinde olanlar bana aittir.

(Hırsızı, soyguncuyu, rüşvetçiyi savunmak  ahlaki ve İslami anlayışımın dışında, benden uzak bir iştir. Allah da, Devlet de onların cezasını versin. 
Ancak ; Fethullah Gülen'den hiç duymadığım temenniler içeren bedduayı duydum. Bu bedduaları ; Müslümanlara akıl almaz işkenceler yapan gavurlar için, İslam ülkelerini işgal eden Kapitalistler için etmemişti. Ülkemizi yıllarca soyan faiz lobileri için de etmemişti. Bu beddua neyin hırsı ?
Fethullah Gülen'i İslam önderi ''sanarak'' seven hizmet hareketinin içindeki kardeşlerimi bu yazının dışında tutuyorum. )

Ben bizi de onların içinde görerek diyorum ( 17 Aralık Operasyonu diye isimlendirilen,
hükumetin emri olmadan ve bilgisi dışında,  başka mihraklardan emir alarak  hareket ettikleri iddia edilen, sonrasında görev yeri değiştirilen memurları kast ediyor.)

Dinin ruhuna aykırı bir şey yapmışlarsa. ( Bahsettiği kişilerin çabaları, Türk milletinin çıkarı için değildir. Dinin ruhuna aykırıdır. )

Yaptıkları şey Kuran'ın  temel disiplinlerine aykırıysa. ( Yaptıkları Kuran’ın temel disiplinine aykırıdır. 17 Aralık operasyonun yapılış şeklinden de anlaşılacağı üzere hırsız ve soygunculara karşı yapılmış  değildir. Seçimle iş başına gelen  Hükumeti  karalamaya, küçültmeye, gözden düşürüp yok etmeye yöneliktir. )

Sünneti sahiye’ye aykırıysa. (  Sünneti sahiye’yi ağzına alma, ÇARPILACAKSIN.  Sünneti sahiye’ye en büyük ihaneti sen yaptın. Peygamber'in Sünnetinde Papanın huzurunda el  bağlamak var mı ?  Peygamber Sünnetinde Papaya biat etmek, anlaşmalar yapmak var mı ? )

İslamın Hukuku’na aykırıysa.  ( İslam hukuku ; İslam milletinin hakkını gözetir, Ümmeti İslam'ın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını  sahiplerine teslim eder. Kaleyi içeriden çökertmeyi ve kafirlere teslim etmeyi esas almaz. )

Modern Hukuka  aykırıysa. ( Modern hukuk,  hükumete istediği kişiyi görevden alma ve görev yeri değiştirme yetkisi vermiştir. Memurlara hükumetin arkasından iş çevirme yetkisi vermemiştir. )

Demokratik telakkilere aykırıysa. ( Siyaseti polis ve savcı yapmaz. Siyasetçiler yapar. Yurt içi ve dışında hazır bekleyen kan emici  işbirlikçilere fırsat vermek için çalışmak, hiçbir devlet memurunun  haddi değildir. Demokratik telakkilere aykırıdır. Ortada ; iftira, komplo, arkalarından iş çevirme gibi bir durum vardır. )

Allah bizi de onları da yerlerin dibine batırsın. (Allah cümle Müminleri yüceltsin, Müslümanların zararı için çalışanları yerin dibine batırsın. )

Evlerine ateş salsın. (Gelişen bu olaylar Rabbim'in lütfüdür, pek çok insan senin gerçek yüzünü bu vesile ile görmüş oldu.  Islama hizmet ettiğini sanarak sana ve Abd’ye hizmet edenlere hidayet diliyorum. Bas bas bağırman ve hiç görmediğimiz el kol hareketlerin, bahsettiğin ateşi Allah'ın senin kalbine saldığını gösteriyor. Şeriki bulunmayan o Tek Rabbe şükürler olsun )

Yuvalarını başlarına yıksın . ( Bizim büyük yuvamız, Misakı Milli sınırlarına henüz ulaşamamış Türkiye'mizdir.  Senin yuvan nere? ABD mi? Hakkında hiçbir tutuklama kararı yokken neden dönüp gelmedin? Yoksa, senin yuvan Mavimarmara olayında otoriteye karşı çıkmayın derken kast ettiğin İsrail mi ? Yada 1400 yıllık İslam çizgisinin dışına taşarak anlaştığın Roma mı, Allah Müminler'in yuvalarını korusun. )

Ama öyle değilse;

 Hırsızı görmeyen, hırsızı yakalayanın üzerine gidenler. ( Hırsız mutlaka hesap verir. Bu ülke,  emperyalist-siyonist kuvvetlere itaat edenlerin yönettiği eski Türkiye değil.  Cumhuriyet tarihinde hırsızlık ve yolsuzlukla bu hükümet kadar mücadele eden olmadı. )

 Cinayeti görmeyip de masum adamlara cürüm atmak suretiyle onları karalamaya çalışanlar. ( Faili meçhul cinayetler tarihi geride kalmıştı . Senin şimdi ağzından  kaçırdığın ''Cinayet''  sözünden anladığım,  cinayetlerin kapısını  yeniden açılacak. )

Allah onların evlerine ateşler salsın, ( Allah bu millete hizmet edenlerin evlerini Cennet bahçesi yapsın.)

Yuvalarını yıksın. ( Allah onlara Adn Cennetlerinden saraylar versin. )

Birliklerini bozsun. ( Tek dişi kalmış canavarın en çok korktuğu şey bu ''Birlik'' olayı biliyoruz. Ebette birlik olacağız. Önce ülkemizde sonra tüm Dünyada, Ümmeti Muhammed'in birliğini yeniden tesis edeceğiz )

Duygularını sinelerinde bıraksın. ( Yok, senin hırsın kendi içinde patlamış. Bas bas bağırıyorsun. Bu çığlıkları Gazzede ölen Müslümanlar için atsaydın ya. Bu yürek yangını ile haykırışı, Mısırda seçilmiş Müslümanlar darbeyle devrilirken, meydanlarda insanlar tanklarla çiğnenirken yapsaydın ya. Bu yakarışları, Irak işgal edilirken yapsaydın ya. Bu gözyaşlarını Suriye de katledilen kardeşlerimiz için akıtsaydın ya. Yok yapamazsın, tiyatroculuk yeteneğini Müslüman halkların çıkarları söz konusu olunca kullanmazsın.)

Önlerini kessin. ( Allah Muhammed ümmetine hizmet edenlerin önlerini açsın.  Allah'ın da bir tuzağı vardır, o tuzağa kafirler ve uşakları düşsün. )



Bi şey olmaya izin vermesin. ( Bi şey değil çok şey olacağız, kork ve uykuların kaçsın. Milleti İslam ayağa kalkıyor, İslam ümmetleri birleşiyor. Abd ve İsrail çıkarlarına hizmet edilmeyecek. El ele tutuştuğun Papayla baş başa ver, nere de yanlış yaptınız düşün.  Kaybedeceksiniz. )

(Arapça olarak duasına eklediği ve arkasında ağlaşarak amin diyenlerin iştirak ettiği kısımda ise ; hezimet, iç savaş, parçalanma ve kaos diliyor. Türkçesi aşağıda ki gibidir. Bir Müslüman, değil Müslümana, gayrimüslime  bu bedduayı edebilir mi ? Hizmet hareketine gönül veren kardeşlerim sizlerin ve sonra herkesin; insaf, izan, vicdan ve  takdirinize bırakıyorum.)


Allahım onları hezimete uğrat! - Onları sars! Birliklerini boz! Onları paramparça et! Onları birbirlerine musallat et! Onlara karşı bize yardım et! Onları birbirlerine kırdırOnlara karşı bize yardım et! Güçlerini birbirlerine karşı kullandır! Onlara karşı bize yardım et! Ey merhametlilerin en merhametlisi! Zatın hakkı için, Sıfatların hakkı için, Esma-i Hüsna'n hakkı için, İsmi Azam'ının hakkı ve hürmeti için, Efendimiz Hazret-i Muhammed'in hakkı için, katında şefaat yetkisi bulunanların hakkı ve hürmeti için, ey Ekram ve Celal Sahibi!


( Şunu da  hatırlamakta yarar var. Peygamber efendimiz ; Mekke döneminde İslâmı tebliğ etmek üzere Tâif'e gittiğinde, orada kötü bir davranışla karşı karşıya kalmış; dönüşte taş yağmuruna tutulmuş, mübarek ayakları kanlar içerisinde kalmıştı. O sırada Allah tarafından kendisine "Onlar aleyhinde yapacağı bedduanın kabul edileceği, dilerse onları helâk edeceği"bildirilmiş, fakat  Efendimiz (s.a.s) "Hayır, belki bunların sulbünden sana ibadet edecek çocuklar doğar, yâ Rabbi!.." demiş ve Beddua etmemişti. Bedduaya Peygamber sünneti içinde rastlayamazsınız. )

(Gayri İslami ve Gayri Muhammedi olan bu bedduayı olduğu gibi kendine iade ediyorum. Sıratı Müstakim dışı odaklar, Türkiye'de  Müslüman-Müslüman çatışması başlatma çabasındalar. Mesele Tayyip Erdoğan meselesi değildir. Bağımsızlığı elinden alınmaya çalışan Türkiye meselesidir . Türk milleti bu oyunlara gelmez, tuzak kuranlar  tuzaklarına kendileri düşecek.  )


Mustafa ÇİMEN
21/12/2013


21 Aralık

21 Mart ve 23 Eylül'de gündüz ve gece süreleri eşittir.
21 Haziran'da en uzun gündüz olur ve 22 Haziran'da günler kısalmaya, geceler uzamaya başlar.
Gecelerin uzaması 21 Aralığa kadar devam eder ve 21 Aralık gecesi  en uzun gece olur.
21 Aralık'tan 22 Aralığa geçildiğinde  21 Haziran'a kadar sürecek  yepyeni, taze bir yıl,  taze yılın yeni döngüsü başlar. Buraya kadar olanları bilmeyenler yoktur.

Hiç düşünmediğimiz ama düşünmemiz gereken nokta ise şu bence :
31 Aralık'tan 1 Ocağa  geçerken hiç bir şey olmaz, yani yeni yıl orada başlamaz.
21 Aralık günü eski yılın son gecesi, 22 Aralık günü yeni yılın ilk günüdür.
21 Aralık gününün hakkı verilip, takvimlerde 10 günlük kaydırma yapılmalı.
Yeni yılın doğaya uygun başlangıcı takvimde  hak ettiği yeri bulmalı.
21 Aralık'ın kıymetini bilmek lazım. Güneş takvimine göre gerçek ve anlamlı yeni yıl o gün başlar.


11 Aralık 2013 Çarşamba

Yılbaşı ve Hindi (Turkey)

Zaman bir bütündür ve koskoca bir şu andan ibarettir.
Zamanı ölçme, şekillendirme, adlandırıp ifade etme düşünce ve ihtiyaçlarının sonucunda takvimler geliştirilmiştir. Pek çok takvim çeşidi mevcuttur. Kısa, öz, net  şekliyle ise ;
Müslüman takvimi : Hicri takvim,
Hristiyan takvimi ; Miladi takvimdir.
Biz Müslüman Türkler ; Hicri 1342 senesine kadar Müslüman Takvimini kullanıyorduk.
H.1342 senesinde ;
698 sayılı "Takvimde Tarih Mebdei'nin Tebdili" Kanunu ile Hicri 1342 senesini, Miladi 1926  senesi yaparak Hristiyan takvimine geçiş yaptık.  

Peki ;
Takvimin yılının başında kutlama yapılır mı ?
İsteyen  kutlama yapabilir.
Fakat !
Yılbaşında Noel ağacı süslemek ; Ahlaken, hukuken ve dinen yasak edilmiş bir durum olmasa da,
Yılbaşında Noel baba kıyafetleri giymek; Ahlaken, hukuken ve dinen yasak edilmiş bir durum olmasa da,
Yılbaşında Hindi kesmek ; Ahlaken, hukuken, dinen yasak edilmiş bir durum olmasa da,
Yılbaşında Çam ağacı kesip süslemek; Ahlaken, hukuken, dinen yasak edilmiş bir durum olmasa da, Hristiyan adetleridir.
Bu adetlere uymak; Şeklen ve manen kimliğimizi zedeleyici, bizleri küçültücü, dinimizden uzaklaştırıcı hareketlerdir.

Efendimizin "Bizden başkasına benzemeye çalışan, bizden değildir" sözü ışığında yabancı kültürlere ve dinlere ait adetlerden uzak durmak hayrımıza olur.
İmanımızın kıymetini, inancımızı yüceliğini, kültürümüzün gücünü önce kendimiz kabul edip sonra etrafımızdakilere bu minval üzere örnek olmalıyız. 
Kendimize ve bizi biz yapan değerlere olan güvenimizi pekiştirip Sıratı Müstakime sadakatle bağlanmamız iki cihanın da yüzümüzü ağartır.

Ayrıca ;
Bizim hindi olarak bilip isimlendirdiğimiz  hayvanın, Avrupa ve Amerika da  TURKEY olarak isimlendirildiğini, Viyana kuşatmasından sonra Papanın ''Her hristiyan, bir  Türk kanı akıtsın ''diye emir verdiğini ve bunun gereği olarak Avrupalıların Türk olarak adlandırdıkları hindiyi kesmeye başladıklarını, yılbaşında hindi kesme adetinin Avrupa da böyle başlayıp yaygınlaştığını biliyor muydunuz ?

Hristiyanlar başka bir millet, Müslümanlar ise ap ayrı   pak bir ümmet. Aramızda bizi farklı kılan, yüksek ve kutsal duvarlar var. Duvarının gücüne ve yüksekliğine güvenen,  her gün  bir kaç tuğlasının eksilmesine göz yumsa, zamanla duvar denen bir şeyi kalmaz.


Bu bağlamda ;
Ağaç sever çevreciliğin, hayvan severliğin  ve her türlü İzim'in türlü şirinlikler ve değişik yöntemlerle insanların gönüllerinde yer bulduğunu, akıllarında mantık çerçevesinde hakimiyet kazandığını biliyoruz.
Bunların tamamı İslamla savaşma yöntemleri, duvardan taş eksiltme argümanlardır.
Böyle olmasa Kurban bayramına karşı çıkan hayvanseverler hindilerin kesilmesine karşı çıkar, parklara sahip çıkan ağaçseverler de çam ağaçlarına sahip çıkardı.

Mustafa Çimen
10/12/13
Düvenönü Kayseri


1 Aralık 2013 Pazar

İslamın İnsanı, Batının Hayvanı

Dünya;  sonu keşfedilememiş  evrende, eşi benzeri olmayan, mucize diye tarif edebileceğimiz yaşamın yani hayatın vücut bulduğu yerdir. 
Bunun ötesinde  hayranlık uyandıracak derecede intizamlı, dengesi bozulmaz, herkese rızk yetiştiren, ağaçlarıyla, doğasıyla, okyanus okyanus suları, çağlayan ırmakları, bulut bulut tertemiz yağmurlarıyla, çeşit çeşit hayvanları, sayısız boy tür ve cins canlılarıyla,  irili ufaklı dağları, hayat fışkıran geniş ovaları, gölleriyle, yer küreyi  sarmalayan atmosferi, masmavi gök yüzüyle,  tarif edilemez güzellikte, akıllara sığmaz mükemmellikte inşa edilmiştir. 
Mükemmelliği ev sahipliği ile sınırlı olmayıp evrenden gelen zararlı ışın, ışık, gök taşı gibi etmenleri de saf dışı edecek tarzdadır. 
Dünya üzerinde harikulade bir mekanizma işler, cansız varlıklar canlı varlıklara, canlı varlıklar bir birlerine ve sonunda tekrar cansız varlıklara tekamül eder. Dönen çark bir birine bağlı ve bir birinden bağımsız fakat eş güdümlü çalışır.

Bu dünya evinin konuğu ve efendisi İnsandır insan.

Peki İnsan Nedir ?

İnsan  ; Ahsen-i takvim üzere, dünyanın balçığından Kudret-i İlahiye ile yaratılmıştır. Atası Hz. Adem ve Hz. Havva olandır. Yer yüzündeki her şey insan için yaratılmıştır.
İnsan ; Ruh olarak Rabbimizin ruhundan numunedir, yer yüzünün halifesidir.
İnsan ; Beden olarak en mükemmel şekilde yaratılmıştır
İnsan ; Donanım olarak üstün olmasına rağmen pek çok yönden ve boyuttan acizliğini de sinesinde taşır.
İnsan ; Siması mükemmel olandır.
İnsan ; Akıl, fikir, zihin, düşünce, hafıza taşıyandır.
İnsan ; Hayal kurabilen, rüya görebilen, hesap yapabilen varlıktır.
İnsan ; Sanat eserleri ortaya koyabilen  varlıktır.
İnsan ; Konuşabilen ve yazabilen varlıktır.
İnsan ; Özgür kılınan ve kimi kimden üstün olandır.
İnsan ; Bir tek nefisten, erkek ve dişi olarak yaratılmış, eşli varlıktır.
İnsan ; Rabbi tarafından muhatap alınarak Galu belada Rabbini tanıyıp söz veren, Dünyada ise Peygamberler ve Kitaplar vasıtası ile hakka davet edilip sözü kendisine hatırlatılan varlıktır.
İnsan ; Rabbülarşülazim ve Zülcelalivelikram  ve Rahmanurrahim Allahın kulu olmakla şeref kazanan İman nurunun otağıdır.
İnsan : Kendi bilinci dahilinde rabbini tanıyan, kendi arzu istek ve rızası ile Rabbine  ibadet etmek üzere yaratılmış  varlıktır.
İnsan ; Başı boş bırakılmamış, gözlemlenen, yaptıkları kayıt altına alınan, fiillerinin karşılığını görecek olan, öleceğini bilerek yaşayan ebedi haya namzet varlıktır.
İnsan ; Kalp ve gönül taşıyan varlıktır.
İnsan ; Sahifeler ve kitaplar dolusu tarif yapsanız yinede tarif edilemeyecek, tariflere sığmaz  yegane varlıktır.

İnsana Kuranı Kerim penceresinden bakmazsak, İslamın dışında kendinize tarif ararsak neyle karşılaşacağınız ? Hristiyan, Musevi yada ateist bilim, insana bakınca ne görür ?
Bu mükemmel  varlığı sözde ''Gelişmiş batı''  nasıl tarif eder ?
Sözde ''Modern bilim'' hangi çerçeveden görür ?

İngilizce sözlükte İnsan ; Memeliler (Mammalia) sınıfının, insangiller (Hominidae) familyasından, iki ayağı üzerinde duran ve yürüyen, kolları kısa, vücudunun birçok yerlerinde tüyler azalmış, çeneleri belirli, beyinleri çok gelişmiş, kafatası yuvarlak ve yüz açısı yüksek, konuşabilen tek yaratıktır.


Zooloji sözlüğüne göre insan ; Homo sapiensin Maymunlar (Primates) takımının insangiller (Hominidae) familyasından bir memeli türüdür. Homo takımında yaşayan tek türüdür. İki ayağı üzerinde durur ve yürür. Kolları kısadır. Vücudunun birçok yerlerinde tüyler azalmıştır. Çeneleri belirlidir. Beyinleri çok gelişmiştir (1400 cm3). Kafatası yuvarlak ve yüz açısı yüksektir. Konuşabilen tek yaratık olarak tanımlar. 

Fransız Flozof Hypolite göre İnsan ; İpek böceği yada bal arısı gibi ''Felsefe ve şiirler üreten'' bir hayvandır.

İngiliz  Darwin'e göre ; Antropolojik olarak 60 milyon yıl önce Eosen döneminde maymun ve ilerde insanlaşması muhtemel primatlardan köken alan,12-5 milyon yıl kadar önce de doğanın evrim yasası gereği çok gelişmiş maymundan, şempanzeden çeşitli ve tesadüfi mutasyonlar ve seleksiyonlar geçirerek türemiş ve özelleşmiş, nitelik olarak hayvandan hiç bir farkı bulunmayan salt hayvandır. Atası diğer hayvanlarla birdir. Zihinsel olarak hayvanın gelişmiş şeklidir.

Yukarıdaki tarifler Batının yani Tek dişi kalmış canavarın, İnsanı hayvan türü olarak gördüğünü ve o şekilde değer verip yönettiğini gösteren tanımlardır. 

İsmet Özel'in tespitlerinde  yer aldığı şekliyle ; Kuran penceresinden bakmayan, materyalist Batı ; Galile'nin, evrenin merkezinin Dünya olmadığını  söylemesi, Freud un psikolojik açılımları, Darwinin evrim teorileri gibi argümanlarla  bu noktaya gelmiştir.

Size hayvan gözüyle bakan biriyle anlaşmanız, bağdaşmanız mümkün müdür ? Diyalog mümkünmüdür ?

İslamı kabul edip İnsan olmayı mı seçersiniz, yoksa gelişmiş ve modern batının sözde nimetlerini kabul edip hayvanın az kıdemlisi olan bir hayvan olmayı mı ? Kıdemli hayvan olmayı seçerken şunu da unutmayın, Batı o kıdemi ''Homo sapiensi, Homo economicus'' olarak  gördüğü için bahşeder. Yani  ekonomik çıkarlarına hizmet ettiğiniz için. Bir noktada ekonomik çıkarlarına hizmet etmeyi bırakırsanız, hayvandan da daha aşağı görünen bir varlığa dönüşürsünüz.

Bu bilgiler ışığında şunları söyleyebiliriz ; Batıdan alacağımız hiç bir şey yoktur, onlara insanlık götürebiliriz. 

Dünyada kendini Gelişmiş hayvan olarak tanımlayıp yaşayan varlıklara İnsan olduklarını anlatacak yegane millet, Milleti İslamdır, Kuran-ı Kerimdir, Hz. Muhammet Mustafa A.S. ve Ümmeti Muhammettir.

Homo sapiens ve Homo economicus sürülerini,  insanlığımızla insan olduklarına uyandırmamız, İnsanlık şerefi kazandırmamız, İnsanlık onuru ile onurlandırmamız gerekmektedir. 




Mustafa ÇİMEN
1/12/2013
TALAS/KAYSERİ