31 Mart 2017 Cuma

ülke olarak bataklığa ba tı yo ruz

İşin Aslı…
İşin aslı sistem bizi üretmemeye, oturmaya, izlemeye ve tüketmeye yönlendirip bu pasif daireye hapsedecek şekilde tasarlanmış.

İlkokuldan başlayalım, orta öğretimi tamamlayalım, üniversiteyi halledelim, eee yaş 20-25 olsun. Sonrasında diplomayı alalım her şey tamam. Tamammı peki, asla tamam değil. At gözlüğü ile bakılan eğri büyrü bir sistem.

Diplomayı alanlar ne yapmış. Diploma kâğıt parçasından ibaret ancak bizim memlekette önemli bir belge. Diploman var mı? As bürona iş yerine, sırtını ona daya çalışmaya başla…

Beyler bu ülkede bazı şeyler diyeceğim ama maalesef değil, çoğu şey eyri gidiyor, yanlış gidiyor, boş gidiyor.
Üniversiteleri ele alalım tıp fakülteleri ve birkaç üniversitenin birkaç fakültesi hariç çoğu fakültelerde eğitim yetersiz, çünkü uygulama yok.

 Sen yığmışsın gencin önüne yüzme kitaplarını oku babam oku, ezberle babam ezberle diyorsun.
E aklı evvel sen kitaptan yüzme öğrenileceğine gerçekten inanıyor musun? Ben inanmıyorum. Üniversiteyi ya da meslek okulunu bitiren genci havuzun önüne getiriyor basıyorsun kıçına tekmeyi, havuza düşenlerin çoğu boğuluyor, bir kısmı su yutup bir daha havuza girmemeye yemin ediyor, bir kısmıda kendi becerisiyle iyi kötü yüzmeye başlıyor.

Bizim üniversite ve meslek okullarının durumu yukarıda örneklemeye çalıştığım gibi.
Ticaret hayatını ele alalım. Kurumsal ve büyük sermayeye sahip olmayan çoğu işletme zor durumda. Satışlar yetersiz, harcamalar yüksek, borçlar kabarmış, krediler çevrilemez hale gelmiş.

Ticaret sistemi bir birine bağlı dişli çarklardan oluşan mekanik yapıya benzer. Bir dişli aksarsa tüm sistem aksar. Çarklar durduğu zaman tekrar çevirmeye başlamakta öyle kolay değildir hani. Bir işletme batarsa altında ve üstünde konumlanan ve alış veriş yaptığı pek çok işletmeye zarar verir.

En tabandan tüketici dediğimiz kişiden başlayalım. Eskilerin bir tabiri var ya hani  ‘’Ayağını yorganına göre uzat’’ diye. Uzatmazsan sen kendi yorganını temel almayıp komşunu, arkadaşını, televizyondaki süslü ve abartılı hayatları kendine örnek almaya kalkarsan ve harcamalarından bir kısmını tasarrufa ayıracağın yerde gelecek yıllarını da bankalara ipotek verirsin. Sen esnafa olan borcunu ödeyemezsin, esnaf tedarikçisine olan borcunu ödeyemez,  tedarikçi depolar da fabrikalara olan borcunu ödeyemez, fabrika alacaklarını alamayınca batar, fabrikalar batarsa ülke batar….

Bir çivi bir atı aksatır ve devirir, bir at bir askerin ya da komutanın ölümüne sebep olur ve savaşı kaybedersin.
Sonuçta, acilen sistemi tasarrufa, eğitim sistemini hayatın gerçeklerine ve ihtiyaçlarımıza uygun uygulamalı eğitime, televizyon dizilerini hayatın gerçeklerine uyduramazsak, lafla peynir gemisi yürütür dururuz.

Daha yazılacak anlatılacak o kadar çok şey var ki, hayatın hayatımızın gerçeklerine dair. Ticari, ekonomik, sosyal sistemimizin neresini nasıl yazayım? Nasıl tarif edeyim? Bilemiyorum. Tarif et okumak güzel oluyor derseniz tarif etmeye ve anlatmaya, parmaklarım durana kadar yazmaya devam ederim.  Yeter ki uyuyanlar uyansın, kafası kuma gömülü yaşamaya çalışanlar etrafında olup bitenlere gerçekçi bir gözle baksın.

Buradan haykırıyorum, içim kan ağlıyor, bunalıyorum. Sistemimiz tıkandı tıkanacak, ülkemizi bu gidişe teslim edersek emin olun milletimizi hiç iyi günler beklemiyor.  Ya bu düzen değişmeli, ya da değişmeli başka çare, başka ilaç, başka umut kapısı yok.

Mustafa ÇİMEN