İşin Aslı…
İşin aslı sistem bizi üretmemeye, oturmaya, izlemeye ve
tüketmeye yönlendirip bu pasif daireye hapsedecek şekilde tasarlanmış.
İlkokuldan başlayalım, orta öğretimi tamamlayalım,
üniversiteyi halledelim, eee yaş 20-25 olsun. Sonrasında diplomayı alalım her
şey tamam. Tamammı peki, asla tamam değil. At gözlüğü ile bakılan eğri büyrü
bir sistem.
Diplomayı alanlar ne yapmış. Diploma kâğıt parçasından
ibaret ancak bizim memlekette önemli bir belge. Diploman var mı? As bürona iş
yerine, sırtını ona daya çalışmaya başla…
Beyler bu ülkede bazı şeyler diyeceğim ama maalesef değil,
çoğu şey eyri gidiyor, yanlış gidiyor, boş gidiyor.
Üniversiteleri ele alalım tıp fakülteleri ve birkaç
üniversitenin birkaç fakültesi hariç çoğu fakültelerde eğitim yetersiz, çünkü
uygulama yok.
Sen yığmışsın gencin
önüne yüzme kitaplarını oku babam oku, ezberle babam ezberle diyorsun.
E aklı evvel sen kitaptan yüzme öğrenileceğine gerçekten inanıyor musun?
Ben inanmıyorum. Üniversiteyi ya da meslek okulunu bitiren genci havuzun önüne
getiriyor basıyorsun kıçına tekmeyi, havuza düşenlerin çoğu boğuluyor, bir
kısmı su yutup bir daha havuza girmemeye yemin ediyor, bir kısmıda kendi
becerisiyle iyi kötü yüzmeye başlıyor.
Bizim üniversite ve meslek okullarının durumu yukarıda
örneklemeye çalıştığım gibi.
Ticaret hayatını ele alalım. Kurumsal ve büyük sermayeye
sahip olmayan çoğu işletme zor durumda. Satışlar yetersiz, harcamalar yüksek,
borçlar kabarmış, krediler çevrilemez hale gelmiş.
Ticaret sistemi bir birine bağlı dişli çarklardan oluşan
mekanik yapıya benzer. Bir dişli aksarsa tüm sistem aksar. Çarklar durduğu
zaman tekrar çevirmeye başlamakta öyle kolay değildir hani. Bir işletme batarsa
altında ve üstünde konumlanan ve alış veriş yaptığı pek çok işletmeye zarar
verir.
En tabandan tüketici dediğimiz kişiden başlayalım. Eskilerin
bir tabiri var ya hani ‘’Ayağını
yorganına göre uzat’’ diye. Uzatmazsan sen kendi yorganını temel almayıp
komşunu, arkadaşını, televizyondaki süslü ve abartılı hayatları kendine örnek
almaya kalkarsan ve harcamalarından bir kısmını tasarrufa ayıracağın yerde
gelecek yıllarını da bankalara ipotek verirsin. Sen esnafa olan borcunu
ödeyemezsin, esnaf tedarikçisine olan borcunu ödeyemez, tedarikçi depolar da fabrikalara olan borcunu
ödeyemez, fabrika alacaklarını alamayınca batar, fabrikalar batarsa ülke batar….
Bir çivi bir atı aksatır ve devirir, bir at bir askerin ya
da komutanın ölümüne sebep olur ve savaşı kaybedersin.
Sonuçta, acilen sistemi tasarrufa, eğitim sistemini hayatın
gerçeklerine ve ihtiyaçlarımıza uygun uygulamalı eğitime, televizyon dizilerini
hayatın gerçeklerine uyduramazsak, lafla peynir gemisi yürütür dururuz.
Daha yazılacak anlatılacak o kadar çok şey var ki, hayatın
hayatımızın gerçeklerine dair. Ticari, ekonomik, sosyal sistemimizin neresini
nasıl yazayım? Nasıl tarif edeyim? Bilemiyorum. Tarif et okumak güzel oluyor
derseniz tarif etmeye ve anlatmaya, parmaklarım durana kadar yazmaya devam
ederim. Yeter ki uyuyanlar uyansın,
kafası kuma gömülü yaşamaya çalışanlar etrafında olup bitenlere gerçekçi bir
gözle baksın.
Buradan haykırıyorum, içim kan ağlıyor, bunalıyorum.
Sistemimiz tıkandı tıkanacak, ülkemizi bu gidişe teslim edersek emin olun
milletimizi hiç iyi günler beklemiyor. Ya bu düzen değişmeli, ya da değişmeli başka
çare, başka ilaç, başka umut kapısı yok.
Mustafa ÇİMEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder