19 Ocak 2018 Cuma

“Bilgisiz görgüsüz duygusuz kuldan. Ölülerin mezar taşı makbûldür"

“Bilgisiz görgüsüz duygusuz kuldan
Ölülerin mezar taşı makbûldür"
1948 ve 1960 da iki kez hastalık bahanesi ile bu memlekette at katliamı yapılmıştır.
At bir yönü ile Türk milletinin kimliğinin parçasıdır. Kimliksizleştirme politikaları yapılan bu şeytanca hamlelerle yeni kaleler kazanmıştır.
Müsadenizle at katliamının bir kaç yönünüde ele alarak yapılan bu ihanetin boyutlarını tarih önünde zihinlerinize iz bırakacak şekilde taşımak isterim.
1948 kıtlık ve yokluk yıllarıydı. 1946 dan 1956 ya kadar bu dönem sürmüştü.Döndü ebem rahmetli o yıllarda süpürge tohumlarını ezerek yediklerini, sırtına kundaktaki babamı sarıp, kışın
Toros dağlarındaki köyümüzde donmamak için Kayseri, Tormarza, Çanakpınar köyünden yürüyerek Adana Kozan'a gittiklerini anlatmıştı. İkinci dünya savaşına girmemiştik ancak girecek gibi hazırlık yapılmış halkın ve köylünün tüm harmanlarına el konulmuştu. Yiyecek bir avuç unu kalmayan millet açlıkla yüz yüze kalmıştı. Yiyecek ekmek, giyecek bir metre bez bulamak mümkün olmadığından şeker çuvallarını elbise yapmıştık. Yaşlıların 47 kıtlığı diye anlattığı acımasız yıllardı.
Makineleşmenin tamamlanmadığı, motorlu taşıt sayımızın binli rakamlarla ifade edildiği o yıllarda at, kanadımız kolumuzdu. Bunun yanı sıra at, ata bağlı sanayiden yani semerinden nalına, arabasından atla çekilen sabanına, bunların üretimini yapan milyonlarca ailenin geçim kaynağıydı.Bizi kanadımızdan kolumuzdan, geçim kaynağımızdan vurdular.
Sanayileşmesini tamamlayamamış milletin elinden atlarını almak demek, makine gücünden mahrum insanları aç bırakıp tarımdan elde edilecek gelir ve ürününleride yok etmek demekti. Bizi tarlamizdaki başağımızdan, aşımızdan vurdular.
O yıllarda ulaşımda atın olmaması demek iletişim yollarından en yaygın olanının sekteye uğratılmasıydı. Bizi geleceğe taşıyacak yolumuzdan vurdular.
Ulaşım, tarım, iletişim, sanayi, kültür, gelenek görenekler hepsi bir taşla vurdular...
Atların önemli ve bulaşıcı hastalıklardan olan Ruam hastalığını uydurma delillerle belgeledirip harekete geçmişlerdi. Karar alıcı mekanizmaları işgal eden kişler ; belki şantajlardan yılarak, belki korkularından, belki iyi niyetle güzel bir iş yaptıklarını düşünerek, belki ihanetin korkunç tadının verdiği şevkle at katliamının emrini imzalamışlardı. Verdikleri kararların vebalini ebediyen o şahıslara yüklüyor ve şahsım adına lanetle anıyorum.
O zamanlarda keşke bu katliamları durduracak bu millete vereceği zararı haykıracak babayiğitlerimiz olsaydı.
Biz ata muhtaçtık, ordumuz içinde atlı birliklerimiz yani suvarilerimiz önemli caydırıcı unsurlardı. Bizi muhtaç olduğumuz yerden vurdular.
At katliamlarıyla bizim ayaklarımızı biçtiler, tarlada taşları terleten pazularımızı elimizden alıp boynumuzu bükük koydular.
1948 ikinci dünya savaşında atlı birliklerin ifa ettiği vazifeleri motorize birlikler yapamamıştı. Ordumuzun kuvvet kaybına uğraması düşmanlarımızın karşısında boynu bükük kalıp '' Emredersiniz" duruşunda bizi yıllarca tutacaktı.
At deyip geçmeyin Hz. Peygamberimiz iki cihanda önderimiz "Atın anlında hayır ve rızık vardır bu kıyamete kadar bakidir" buyurmuşlardı. Millet olarak bizi bu hayırdan ve rızıkımızdan vurdular.
At Türkün kanadıydı, Türkü kanadından vurdular....
Mustafa Çimen
Kayseri
18.1.18

Hiç yorum yok: