27 Haziran 2020 Cumartesi

Büyük Problem Büyük Kararlarla Çözülür

Bizlerin üniversite sınavına girmesinin üstünden 25 yıl geçmiş. Bizim zamanımızda öss, öys vardı ve sınava 900 bin  girmiştik. Benim içinde çok bunaltıcı inanılmaz stresli ve unutulmaz  olaydı. Her üniversite sınavında aynı bunalımı ve duyguları hissediyorum. Yıllar geçti, hatta o yıllarda Mesut Yılmaz, Tansu Çiller iktidar mücadelesi vardı ve  Tansu hanım üniversite sınavını kaldıracağını söylemişti.
Türkiye eğitim sistemini hala düzeltmedi.
Eğitim konudunda ülke olarak siyasetçisinden akademisyenine kadar oturup düşünmesi gereken kesim mevcut sistemin revizyonunu ve yeni fakülteler açmayı çıkış olarak görüyor.
Orta okuldan sonra meslek okullarını devreye sokamıyoruz. Sanayide ustaların yanında suriyeli çıraklar çalışıyor. Kuaförlerin, berberlerin yanında asistanları yok. Diğer meslek dallarını da düşünün. Aklınıza gelen her meslek dalının okulu olmalı. Tesisatçılık, boyacılık, sıvacılık, ayakkabıcılık, lastikçilik,asansörcülük,klimacılık,kasiyercilik,camcılık, anahtarcılık ve şu an buraya sığdıramayacağım, aklıma gelmeyen ama iş dalı olan, dükkanı olan olmayan her işin meslek oklu olmalı...
İş dalları mesleki eğitim sistemini hayata geçiremezsek üniversite okumaktan başka çaresi olmayan  gençleri birbirleriyle yarıştırmaya devam ederiz. Üniversite odaklı eğitim keşmekeşliğinin sonunda karşımıza problemler büyümüş olarak çıkar. 20 üniversite   ülkemiz için yeterliyken, üniversite sayısını 80 e, yada 180 e çıkartırız.
Sonrasında manzara daha da acılaşır. Üniversite mezunu işsizler, devletten iş bekleyen umutsuz ve yılları heba olmuş insanlar..
İşte bizim problemimiz bu.
Herkesi üniversite okumaya mecbur bırakan saçma sapan eğitim sistemi.
Hekes mimar, herkes mühendis, herkes veteriner, herkes eczacı, herkes diş hekimi. 10 eczacılık fakültesi bile fazlayken 40 eczacılık, 5 veteriner fakültesi yeterliyken 50 veteriner fakültesi var. Diğer fakültelerde de durum  aynı..Halbuki bu gençleri zamanlıca meslek sahibi yapacak sistemi kurup hayata geçirmiş olsak herkesin hem cebi, hem yüzü güler.
Hem yıllarımızı, hem kucak dolusu paraları harcayıp öğrermen olmak için girdiğiniz eğitim fakültesini bitirip Polis, mühendis olmak için girdiğiniz fakülteyi bitirip Subay, veteriner hekim olmak için girdiğiniz fakülteyi bitirip çağrı merkezinde çalışan olmayız.
Beka meselesinin bir parçasıda bu acı manzaradır. Pkk ve terör örgütleri ile mücadelede harcadığımız bütçenin 10 belkide 100 katını bu saçma ve yanlış sistmi devam ettirmek için harcıyoruz.
Eğitim sistemi ilk okuldan üniversiteye kadar ele alınmalıdır. Bu manzaraya kör, feryatlara sağır kesilen ve birşeyler yapmak için gayret göstermeyenleri toplumun feryadı uyandırabilir.
Çok fazla uzatmadan milli eğitim konferansı düzenlenmeli, yurt içinden ve yurt dışından yerli ve milli düşünceye sahip, milletine aşık, konuya hakim uzmanlar sistemi baştan ayağa değiştirecek köklü kararlar almalı ve kendi fikirleri ile konuyu çözemeyen siyasetçilere sunmalıdır.
Yeni Türkiye'nin kucağında duran bu  büyük problem çözülmeden eski tastan da eski hamamdan da Eski Türkiyeden de kurtulamayız.
Mustafa ÇİMEN
27/6/2020

6 Haziran 2020 Cumartesi

HER TÜRK ASKER DOĞMAZ

Çocukluk yıllarından itibaren öğrendiğimiz, oyunlarımızda  askercilik oynarken de sıraya girip asker yürüyüşü yaparken bağıra bağıra söylediğimiz, iliklerimize işlemiş bir slogan var ''Her Türk Asker Doğar'' geçenlerde bu slogan üzerine düşündüm. Bu slogan aldatıcı, yanıltıcı ve zihinlerde sınırlar oluşturup, duvarlar ören bir slogan.

Her Türk asker olup savaşmayı sevebilir, çünkü her Türk vatanını sever, dinini sever, yurdu için namusu gibi  kutsal saydığı değerleri için seve seve canını verir. Vermiştir. Verecektir

Problem bu noktada değil, problemin kaynağı Osmanlı zamanından gelen, o zamanlar uygulanan sistemin sloganlaşmasında. Osmanlı tebası içinde gayri müslimlere ekstra ayrıcalıklar verilmiş, Türkler çifçilik yapıp askere alınırken Ermeniler, Rumlar ve Yahudiler askere alınmamış. Azınlıklar zanaat, sanat ve ticaretle uğraşmış. Böyle olunca ilerleyen zamanda da bürokratlar bu azınlıklardan çıkmış, sermaye sahibi olmuşlar, toplumun elit kesimini oluşturmuşlar.

Türkler savaş meydanlarında canlarıyla, kanlarıyla bir yurt kurmuş, korumuşlar. Ancak bu yurdun içinden  huzurla yaşayıp sermaye sahibi olma hakkını, savaşlardan etkilenmeden yaşama hakkını azınlıklara vermişler.

Gayri müslimlerin askere alınmamalarının altında iyi niyetli ve hayırlı gibi gözüken hususlar var kabul ediyorum. Gayri müslimler askere alınacak olsa savaş meydanlarında ordumuzun çarpıştığı düşmanlardan taraf olabilirler, ordu içinde ajanlık ve bozgunculuk faaliyetlerinde bulunabilirler...

Yani iki ucu pis değnek..

Gelelim öteki yerli ve milli kuvvetlerimizi oluşturan Müslümanlara...

Türk kelimesinin etnik kökeni ifade eden dar bir anlamı vardır ancak Türk kelimesinin Etnik yönünün içine sığmayan  çok geniş bir anlamı daha vardır.

Türk kelimesini kapsayıcı, kuşatıcı, sarsıcı ve daha ağır basan cihetiyle Müslümanlar olarak anlayınız. Haçlı seferlerinden sonra dünya bunu böyle anlayıp, kabul etmiş. Boşnaklar Müslüman olduklarında onlar için ne demişler di ? Boşnaklar Türk oldu..Evet Osmanlı topraklarında yaşayan Kürtler, Çerkezler, Lazlar, Arnavutlar da Türk'tü..

Her Türk asker doğar demek fevkalade eksiktir, yanlıştır. Bu bizim ilerlememiz, gelişmemiz, çocuklarımızın hayal kurması önünde engeldir.

Her Türk sanatçı, zanaatkar, bilim adamı, düşünür, yazar, müzisyen, ressam, tüccar, iş adamı, üretici de doğar. Her Türk asker doğmaz ama gerekirse her Türk asker olur..

Mustafa ÇİMEN
KAYSERİ
6/6/2020