27 Ağustos 2013 Salı

Çok iyi biliyor olmanın verdiği uyuşukluğu yaşıyoruz.

Savaşmak düşmanınız belli iken kolaydır. Peki ya düşmanınız belirsiz iken, ya da düşmanımız kendimiz olmuşken ?


Hz. Hamza ''Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmam. ''dermiş. Etrafımızda  gözle görülür elle tutulur bir düşmanımız yok ama düşmanlarımızın elini ayağını her yerde hissediyoruz. Örneğin, kendimizi kola içmeye mecbur hissediyoruz oysa kolaya verdiğimiz paranın düşmanımıza gittiğini çok iyi biliyoruz. Kendimizi cep telefonu kullanmaya mecbur hissediyoruz ve onun parasının da düşmanlarımıza gittiğini çok çok iyi biliyoruz. Kendimizi dolar kullanmaya, euro kullanmaya mecbur hissediyoruz oysa aldığımız her bir dolar'ın, kullandığımız her bir euro'nun düşmanımıza karşılıksız kredi vermek olduğunu da çok iyi biliyoruz.


52 islam ülkesi var. Onlardan herhangi birinde acı bir olay yaşansa üzülüyor, yardım etme çabasına düşüyoruz ama başımıza iş gelse hiçbirinin bize yardım etmeyeceğini de çok iyi biliyoruz...

O kadar çok şey biliyoruz ki ;

Allah doğruların ve dürüstlerin yardımcısı. Biz dürüst olmaya kendimizden başlamıyoruz , şahsımızdan önce etrafımızdaki  herkesin dürüst olmasını bekliyor,  onların dürüst olmamalarını kendimize bahane olarak görüp vicdanımızı rahatlatıyoruz...

O kadar çok şey biliyoruz ki ;

Çok şey bilmek insanı bıkkınlığa ve yılgınlığa itiyor, çok şey bilmek insanları yalnızlaştırıyor , çok şey bilmek umutlarımızı azaltıyor. Çok şey bilmek çok kafa karışıklığı demek. İkiyle ikiyi toplayınca dört edeceğini biliyor ama beş ettirmeye çalışma huyumuzdan da bir türlü vaz geçemiyoruz...

O kadar çok şey biliyoruz ki;

Mesela ; Mücadelenin top yekun yapılması gerektiğini adımız gibi biliyoruz, mücadele etmeye de gönlümüz var ama tam mücadeleye başlayacakken yanımızdakilere güvenmeyip mücadeleden vaz geçiyoruz ve bunun faturasını  top yekun ödeyeceğimizi de çok iyi biliyoruz...

Çok şey biliyoruz, bildiğimiz şeyler beynimizden taşıyor adeta;


Makine mühendislerinden fazla apartmanlara doğal gaz çekecek kadar tesisatçılık bilgisine. Beş vakit namazı kılmasak da ömrünü Kurana adamış din alimlerinden fazla din bilgisine. Edebiyatçılardan fazla dil bilgisine. Doktordan fazla tababet ilmine hakimiz. Uzman görüşüne ve bilgisine sahip olmadığımız hiç bir konu yok. 

Bunu da bildiğinizi biliyorum ama çok şey bilmek zehirliyor bizi. 


Mühendisimiz tıp biliyor, tabibimiz oto tamirinden anlıyor, emlakçımız ekonomist, dişçimiz inşaat ustası, aşçımız besici, otoboyacımız cerrah, edebiyatçımız oto alım satımcısı, bakkalımız ziraatçı, ziraatçimiz kebapçı,  kebapcımız doktor, evhanımımız fizyoterapist , müzisyenimiz mühendis...


Çok komik bir durum  ve  kimsenin bilmediği hiç bir konu yok. Bu komik durumun çok acı bir manzaranın resmi olduğunu da çok iyi biliyoruz....


Çok iyi biliyoruz, çok iyi bilme hastalığına tutulduk.. Gemisi su alan kaptanın elindeki kova ile gemiden suyu boşaltmaya çabalarken mürettebatın seyretmesine dayanamayıp su boşaltmayı bırakması kadar da bıkkınız...


Sahi bizi kim düzeltecek ? 


Her işin tabiatı gereği ezelden beri gelen kurallarını kendimize uydurmaya çalışma hastalığından vazgeçip biz onlara ne zaman uyacağız ?

Dini kendimize uydurmaya çalışmayı bırakıp, biz onun kurallarına ne zaman uyacağız ?
Kitabımızı kendimize uydurmaya çalışmayı bırakıp, biz ona ne zaman uyacağız ? 
Savaşmaya kimden ve nereden başlayacağız ?
Gavura sıra gelene kadar arada dağ gibi kendimiz olduğunu anlayacak mıyız ?
Gerçeklerle bizi kim yüzleştirecek ?
Ahalisi güvenilir insanlardan oluşan, adaletin tıkır tıkır işlediği ülkelerde herkesin herşeyi bilmeme lüksü ve rahatlığı içinde, huzurla yaşadıklarını kavrayabilecek miyiz ?
Ancak Dürüstlerin memleketinde her şeyi bilmemiz gerekmeyeceğini ve kendi işimizin uzmanı olmamızın bize yeteceğini görebilecek miyiz ?




MUSTAFA ÇİMEN
26/08/2013 Kayseri


savaşan hitit arslanı, ankra medenyetler müzesinden, by mç


7 Ağustos 2013 Çarşamba

Su ve taş

Tuzun taş olduğunu iddia etmesi suya kadardır. Su yalanı gerçekten ayırır. Taş suda sağlam kalır, tuz erir kaybolur..Yalancının yalanı da, gıybetçinin iki yüzlülüğü de böyledir, mutlaka meydana çıkar. Hiç bir renk kendini ebediyen gizleyemez.. bir gün meydana çıkar.

Mustafa ÇİMEN
KAYSERİ
6/8/13

6 Ağustos 2013 Salı

Bir tek yasayla geleceği güvence altına alın

Türk milletinin demokrasi çerçevesinde gelişmesi ve  modern  devlet kurabilmesi  için gerekli ve yerine getirilmemiş bazı zorunlulukları  var.

Güçlü Türkiyeyi içlerine sindiremeyen, Türk halkını, İslamı hor ve hakir görüp  MİLLİ MANEVİ ŞUURLA hareket etmek yerine dışarıdan aldıkları talimatlar çerçevesinde Türk milletinin kötülüğü için hareket eden kişilerin varlığı hiç kimse tarafından inkar edilemeyecek bir gerçek.

Öylesine ki ; özellikle sermaye çevrelerinde, maddi gücü ellerinde tutan iş adamları içinde, üst  rütbelerde görev yaparak orduyu yönlendirme  hakkına sahip komutanlar arasında, Yargıtay ve Danıştay gibi kurumlarda, Anayasa mahkemesi gibi yüksek mahkemelerde, Üniversite ve Yüksek Öğretim kademeleri de dahil olmak üzere köşe başı  makamlarda  bu tip kişilerin var olduğunu duymak bizleri derin düşüncelere sevk ediyor. 

Bu kişilerin görevi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin; özgür, tam bağımsız bir devlet olmasına engel olmak, Türkiyeyi hem ekonomik hemde siyasi olarak diğer bir devletin,  özellikle Amerika ve Amerikanın sahibi İsrail gibi devletlerin hizmetinde, güdüm ve yönetiminde tutmaktır. 

Bu çevreler ve işbirlikçi uzantıları ; DARBE yapar, ekonomik kriz çıkarır, başbakanları asar, suikast düzenler, bu milletin zararına ne kadar iş varsa hepsini yapar da yapar...İnsan hakları ve insan onurundan bahsederler, bahisleri, katilin silahını sardığı gazete kağıdı kadar  aldatmaya yöneliktir. Halkına hizmet etmek için çırpınan Siyasetçileri gözlerinin yaşına bakmadan katlederler. Olmazsa darbeyle milleti ezer zulüm yaparlar. Türk milletinin milli kimliğini yok etmek, yozlaştırmak, başkalaştırmak, dinsizleştirmek için her kulvardan saldırırlar. Televizyonu kullanırlar. Toplumsal çapta büyük sosyolojik tiyatrolar kurarlar.  Ekonomiyi kullanırlar.  Dizileri, sinema sanatını kullanırlar. Üniversiteleri kullanırlar. Hedeflerine ulaşmak için her şey MÜBAHTIR. Bunların bir kısım uzantısı da din adamı kisvesi altında kendi medyalarınca topluma benimsetilmiş olduğundan dini bile kullanırlar.

Bu yahudi uzantısı siyonist uşakları en çok orduya güvenir. Olaylar bütün çabalarına rağmen farklı geliştiğinde, her şeye rağmen kontrolü kaybettiklerinde,  orduyu devreye sokar darbe ile her şeyi yerle bir eder, tekrar iplerini ellerine alırlar.

Bu noktada, benimde aklıma yatan ve darbeyi ebediyen yok edecek fikri olanlar var. Askerliğimi Asteğmen olarak yaptığım sırada, Adanalı bir er'le sohbetimiz sırasında duymuş ve çok beğenmiştim bu fikri. Babasıyla aralarında geçen konuşma ve babasının emrini anlatmıştı. Babasının '' Eğer ordu darbe yapar da , sen en üst komutanı vurmazsan hakkım sana haram olsun''dediğini aktarmıştı. Babasının öğüdü çok büyük bir öğüttü...

Bu isteği yasalaştırmak gerekir diye düşünüyorum.

Şakası  bile onları sindirmeye yeterken böyle bir yasanın çıkarılması Türkiye Cumhuriyetinin bekasını ilelebet sağlayacak ve Türkiye'yi dünyanın en modern demokrasisi, en kuvvetli ekonomisi yapacaktır. Darbeyi tarihin tozlu raflarına gömecektir. 

Mustafa ÇİMEN
KAYSERİ 6/8/2013

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Ramazanın Son Günleri

Doğruları duymaktan rahatsız  Nefsim.
Ramazan-ı Şerif'in son günleri, bir bak ! ''Kaç kardeşin geçen Ramazan vardı, bu Ramazan yok.'' Belki gelecek Ramazan olmayan sen olacaksın. Bizi uyutmalarına ; Dünya derdine dalıp, asıl yurdumuzu unutturmalarına izin vermeyelim...

Ey Nefs kendimizi kandırmayalım. ''Benim kalbim temiz'' deyip yan gelip yatma emri ve izni yok kitabımızda. Senin kalbin temiz de Hz. Peygamberin, Dört Halifenin, 124 bin Ashabın kalbi mi  kirli ? Onlar namazı terk etmediler. Cihadı terk etmediler. İlim peşinde koşmaktan hiç geri durmadılar. '' OKU'' Emri gereği ellerinden kitap düşmedi. Dürüstlüğü, yetime yardım etmeyi terk etmediler. Sadaka ve zekatı terk etmediler.

Fitne çıkarmadılar. Topluluklarına tefrika giremedi. Dedikodu,  kibirlenmek, iftira, GIYBET, kendini beğenmek, kıskançlık, sözgöz işaretle alay etmek, laf taşımak, ara açmak, dargın durmak, kin beslemek, dünyaya karşı hırs ve tamah içinde olmak, tul-i emel yani hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya bağlanmak, cimrilik, riya, beğenilmeyi ve övülmeyi sevmek, gaflet , gurur, sabırsızlık, özrü kabul etmemek, başkasını aşağı görmek,su-i zan,inatçılık, her şeyi ben bilirimcilik, Kuran'dan başka yol tutmak gibi huyları hiç olmadı....

Uyan ey gözlerim gafletten uyan.   ''ÖLÜM VAR YA HU'' . Hazreti Hakkın Hak yolu olan Sıratı Müstakim'den başka yol, Hz. Peygamberimizden başka önder, Kuran'dan başka mürşit tanımayalım. Biz bir tek cemaat, bir tek milletiz.  Hepimiz kardeşiz ki bu kardeşlik aynı anadan babadan olma kardeşlikten üstündür. Kadir gecesi; Kalbimize Kuranı Kerim'in indiği gece olsun...

2/8/2013
Mustafa ÇİMEN

KAYSERİ

2 Ağustos 2013 Cuma

Çevir Kafanı Öteki Tarafa

Olmadı, çevir kafanı öteki tarafa doğru

19 Temmuz 2013, 11:54

Yalanlar, yanlışlar... Bazı anlayışlar insanları temel kavramlardan ve gerçekliklerden uzaklaştırmak üzerinde kurulu. Uyku halinde olan insan gerçeklikten nasıl uzaklaşırsa, şu an TÜRK TOPLUMUNDA da o şekilde uzaklaşma var.  



-Mısırda yaşanan gerilim ve yapılan darbe, Mısıra yapıldı sanıyoruz.
-Arakanda insanlık tarihinin en büyük zulümlerinden biri yaşanıyor. Döverek; bacaklarınızı, kollarınızı kırıyorlar ve sizi yavaş yavaş, diri diri yakıyorlar. Siz başkası bu zulme uğruyor sanıyorsunuz.
-Kerkükde ölen Türkmenler'in acısını kendi hanemizden biri katledilmiş gibi hissetmiyoruz da sanki tv de izlediğimiz bir filmde gerçekleşen yalancıktan  bir sahne gibi algılıyoruz.
-Suriye'de ölenler İnsan değil, Müslüman hiç değil. Sanki haşere ilacı sıkılmış karıncalar ölüyor. Bu tepkisizliğimizi başka türlü yorumlamak mümkün değil.
-Doğu Türkistan'a neler oluyor ? Doğu Türkistan'lı kızlar Çin'in iç kesimlerine işçi olarak götürülüyor, tecavüze uğruyor, kimliksizleştiriliyor. Doğu Türkistanlılar her türlü haktan mahrum,camiye gidemiyor, oruç tutamıyor, yurt dışına çıkamıyorlar. Kendi dillerini konuşup dinlerini yaşayamıyorlar. Çin istediği gibi katliam yapıp adam öldürüyor. Kalanlar  kimliksizleştiriliyor.
-Irakta haftada bir patlama oluyor. Ölenlerin sayısı milyonları geçti... Yara hep taze ve kan sızmaya devam ediyor. O kadarki çürümeye başladı ve biz kokuyu almamak için yönümüzü başka tarafa çeviriyor, kokudan kaçıyoruz.
-Afganistan yıllardır kan revan içinde. Afganlarda 30 yaş, çok uzak bir yaş artık, 40'ı 50'yi gören yok. İnsansız hava araçları kuduz köpek gibi. İnsanlık dışı katliamlara maruz kalıyorlar.
- Çeçenistanda da Müslümanlar sindirildi, Rus yanlısı ''sözde çeçenler'' yönetimdeler. Özgürlük isteyen Çeçenler suikastlarla sessizce ortadan kaldırılıyor.

Uykudan uyanıp baktığımızda dehşete kapılmamak elde değil.
Bütün bu katliamların çaresi ne peki ?
Bu kan nasıl duracak ?
Bu zulüm nasıl bitecek ?
Bizler gözümüzü kapatınca, yüzümüzü başka tarafa dönünce her şey hallolacak mı ?

Siyonistlerin ve kapitalistlerin istediği kadar Müslüman kalırsak, dinimizi onların istediği kadar yaşar ve onların istediği gibi olursak bu zulümler bizim başımıza gelmeyecek mi ?

Yanılıyorsunuz. Tek kurtuluş var.
Peygamberimiz ne demişti ? ''Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olmazsınız.''

Bir birimizi sevmek ve birlik olmak.

Mustafa ÇİMEN
19/7/2013
KAYSERİ

Grip, Gezi Parkı, Gülhane Parkı

GÜLHANE PARKI, GRİP, GEZİ PARKI OLAYLARI...

7 Haziran 2013, 09:58
Bazan bir düşünceyi, fikri, tabloyu, anlayışı, kavramı, yolu görmek için başka şeyleri seyretmek lazım.

Kendi derinliklerinizde düşüncelere dalmak ve orada aylarca kalmak  işe yaramazken boş gözlerle başka şeylere bakar ve bam başka bir şeyi görüverirsiniz...

Bazan; kafanızda, düşünce derinliklerinizde gemiler yüzdürürken, hiç alakasız bir insanın dudaklarından dökülen kelimeler, batıdan güneşin doğuşudur, tersyüz olursunuz. Size tesir eder. Bu güneşin yerdeki ayna kırığından gözünüzün içine düşümü veya güneşin o camdan  tecellisi gibidir.

Gel gelelim Gülhane parkına. ''Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane parkında'' bu dizeleri seve seve, keyif ala ala söylemeyenimiz kalmamıştır. Gülhane parkında veya başka bir parkta, bahar mevsiminde de olsa bahçelerde dolaşırken yerde dökülmüş ağaç yaprakları görürüz ! Ağaçların yaprakları, bahar mevsiminde de dökülür. O dökülen yapraklardan birini alın ve inceleyin. Kesin bir hastalık,bozukluk yada böceklenme vardır. Bir rüzgar gelir, dalları sallar bu hastalıklı ve böcekli yapraklar yerlere dökülür. Bu hastalıklı ve bozuk yaprakların yerlere dökülmesi Rahmanın lütfudur. Hasta yapraklar orada kalsa hastalık tüm yapraklara bulaşabilir veya orada çoğalan böcekler tüm yaprak ve dalları sarıp ağacı kurutabilir.

İnsanlar için de grip ve bazı ufak tefek hastalıklar var. O hastalıklar emin olun bizim vücudumuza gelen o rüzgarın esintisidir. Rüzgar nasıl ağacın bozuk yapraklarını döküyor ise, grip tarzı hastalıklar da İnsanın savunma sistemini kuvvetlendirip uyandırıyor.

Griple veya geçirdiğiniz bir başka ufak enfeksiyonla mücadele eden savunma sisteminiz o sırada tüm vücudunuzu kontrolden geçiriyor. Belki de siz farkında olmadan vücudunuzun her hangi bir yerinde gelişen yada oluşmaya başlayan KANSER sizin geçirdiğiniz grip sayesinde iyi oluyor.

Sonuç olarak hastalıklara da şükür lazım. Bazı şeyler başka şeylere engel oluyor. Görmek, anlamak lazım. Beynimizi kullanmak ve her hastalıkta koşup ilaç almamak , her baş ağrısında sızlanmamak lazım diye düşünüyorum.

Gezi parkı olayları gibi toplumsal hareketler de sosyolojik hayatımız için rüzgardır. Bu toplumsal hareketlerin başlayış, yapılış şekli bir milletin kalitesini gösterir. Demokrasimiz güçlensin, ama protesto yapacağız diye Türkiye'ye kimse zarar vermesin. Bu hareketlerden nefret etmemek ve bu hareketleri kontrol altında tutarak neticelenmesini beklemek lazım.

Gördüğüm kadarıyla muhalefet partilerinin liderleri bu hareketler neticesinde ister istemez koltuklarından ayrılacak, Başbakan söylemlerini yumuşatacak. Başarılı politikalar, güzel icraatlar, yumuşak söylemlerle taçlanacak,  etrafında ve ekibinde değişiklik olacak.

Kim bilir  başka ne  faydaları  olacak ? Kim bilir neler katacak sosyal hafızamıza ? Geniş bakıp geniş görmek lazım. Bu olaylar dinince protestoya destek verenlerle vermeyenler yine yan yana yaşamaya devam edecek. Kazanan TÜRKİYE olsun. Dünya Müslümanlarının bize ihtiyacı var. Saygılar...

Olaylar bitince, Protestoya destek verenlerle vermeyenler yine yan yana yaşamaya devam edecek.


Mustafa ÇİMEN 7/6/13 CUMA/ KAYSERİ 

İnsan Olabilmek İçin !


İnsan olmak için ÖLÜMÜ bilen olmak lazım, dünyadaki varlığınızın sonu olduğunu bilmek lazım. Bunu bilmeyenler yetmiş yıllık ömürlerine, yetmiş bin kez fazla gelecek malı yığıp biriktiriyor. Karşılığında yetmiş bin kişiyi aç, susuz ve perişan bırakıyor.

Dünyada hakim ekonomik sistem faiz ağıyla tüm dünyaya yayılan kapitalizm. Dünya insanlarının yarısını aç bırakan kapitalizm. İnsanı insanca yaşamaktan uzaklaştırıp köle yapan, ömründen keyif almaz hale getiren, eğitimsiz bırakan, düşünmesine fırsat vermeyen kapitalizm.

Kapitalizm sayesinde yer küre; açlıktan ölen, susuzluktan ölen, cahillikten ölen, yalnızlıktan ölen  insanların dünyası haline geliyor. 

Düşünün, dünya nüfusunun yarısından fazlası günlük 1 dolar kazanamıyor. Kalan yarısı borcundan başka bir şey düşünemiyor !!!

Kapitalizmin ayetlerini bildiren peygamberi ve sihirli değneği televizyon. Bu peygamber sayesinde İnsanlık kapitalizme tapan varlıklar haline geliyor. Nasıl giyineceğimizi söylüyor, bizlerde öyle giyiniyoruz. Geçen sene aldığımız sapa sağlam bir ceket modası geçtiği için gözümüze çirkin görünüyor. Kadın olsun, erkek olsun dolaplar tıka basa elbiselerle dolu iken kişiler giyecek hiçbirşeyleri olmadığını düşünüyor.  Nasıl besleneceğimizi söylüyor. Evde annelerin pişirdiği yemekler çocuklar tarafından tüketilmiyor. Sağlığına zararı olan cips annenin pişirdiği kurufasulyeden çekici geliyor. Diziler sayesinde kültür denen ve toplumu ayakta tutan yapı her gün bir tuğlasını yitiriyor... Kredi kartı reklamları ve kapitalist sermayenin hazır tüketim malları, kapitalizmin tüketim modası, televizyondan 24 saat izleyerek kabullendiğimiz gerçeklere dönüşürken , kapitalizm kendine köleler yetiştiriyor.

Kaliteli olduğuna inanılan MARKA elbiseleri almak için verilen parayla, dünyanın herhangi bir yerinde en az 10 aç insan bir ay karnını doyurabilir. Televizyonla ve borçla uyuşturulan beyinler artık hiç bir şey düşünmeden tüketiyor.

Ben düşündüm bulamadım. Dünyayı düşünün, İnsanların huzur içinde, mutlu mesut yaşadığı bir ülke bulun... Amerika mı ? İnsanların  %5 i evsiz ve sokaklarda yaşıyor. İsviçre mi ? İnsanların yüzde %15 i Eroin-kokain bağımlısı. Çin mi ? İnsanlar açlıktan böcek yiyor, günlük 1,5 dolar kazanıyor. Japonya mı  ?İntihar oranları %6 yı geçmiş durumda... Hangi Ülke ?

Faizle ilgili bir yazı okumuştum.  İki bin yıl önce, birine yüzde beş faizle 1 lira verseniz ve şu gün o parayı istemiş olsanız. Borçlu olan kişinin, size borcunu ödemek için 17 tane dünya vermesi gerekiyor. 1 LİRA FAİZ ÇARKINDA MAYALANIP 17 DÜNYA İSTİYOR.. Böyle bir imkan var mı? Yok.

Dinimizde faizin yasak emri, namaz emri gibi temel emirlerden. Dinimiz müminleri kardeş ilan etmiş bir dindir. Müslüman kardeşliği tüm dünyada tesis edilirse; Müslüman ülkelerin sermayesi, yeraltı kaynakları, madenleri, yer üstü kaynakları, insan gücü gibi argümanları ve güç unsurları dünya Müslümanlarının İNSAN gibi yaşayacağı, faizsiz bir saha oluşturmaya yetecek kapasitededir.

Müslüman kardeşliğinin tesis edilmemesi, edilememesi, Faize İSLAM ülkelerinde yayılma ve yaşama şansı veriyor.

Siyonistlerin, Kapitalistlerin  istediği kadar mı Müslüman olacağız  , Dinimizin emrettiği kadar mı ?


Mustafa ÇİMEN
KAYSERİ
16/7/2013

Toprak Çürümez Çürütür- Şiir

Çok şükür, 
Toprak çürümez çürütür...
Hay hak
Yoksa bu kadar günahın üstü nasıl örtülür...

Mustafa Çimen

1 Ağustos 2013 Perşembe

Yediği bokun üstüne şerbet döküp bal diyenler var !!- Şiir

Yediği Bok'un üstüne şerbet döküp, bal diyenler var
Şeytan, ''haydi gidiyorum'' deyince, yapışıp kal diyenler var

Sırat-ı müstakime girene şaşıp, ''müşrik kal'' diyenler var
Hali bilmezler amma günaha kılıf biçip, ''hal'' diyenler var

Zakir olmak zor gelir, Kabe dar gelir, günah yar gelir
Cahiliye bitti sanmayın ha sakın, Ebucehil gittiyse torunları var


Mustafa Çimen______________
31/7/2013