29 Ekim 2013 Salı

Cumhuriyet'in 90 ıncı yıl dönümü

30 Ekim günü Mondoros'la İslam'ın bayraktarı olan ulusa diz çöktürmüş, kos koca imparatorluğu param parça etmişlerdi. Erimenin ve yıkılmanın dayanılmaz ızdırabı, kan kokan cephelerde Mehmetcik canıyla, keder içinde yıllarca sürdü. Atalarımız kanlarıyla bir gün geri döneceğimiz sınırlarımızı çizerek geri çekildiler. O sınırlara sinemiş bulunan kanımızın kokusu, Mehmetcik ruhu ve İmanı  asla çıkmayacak.

Aynı inanç bir başka Ekimin 29 uncu günü Cumhuriyeti kurarak ; yenildik, parçalandık ama ölmedik, ana yurdumuzda, son kalemizdeyiz , yine, yeniden, daha kuvvetli ve kararlı döneceğiz diye haykırdı.

Kurulan yeni devletimizin ilk anayasasında  İSLAM DEVLETİ olduğumuz vurgulandı ve tescillendi. 90 yıl önce; 9 milyonu kadın, 2 milyonu çocuk, 2 milyonu savaş artığı, yaşlı ve sakat gazilerden oluşan 13 milyonluk imanlı millet, dayanılmaz zulümlerden geçerek bu gün 80 milyon oldu.

Ey Tek Dişi Kalmış Canavar ''Geçmiş henüz geçmedi, bu gün dünün parçası'' Yaşadıklarımızı, ızdıraplarımızı, yaptıklarınızı,atalarımızı unuttuk...... SANMA....

23 Ekim 2013 Çarşamba

Gece insana verilen şanstır


Gece insana  verilen şanstır
Düşünmek
Dirilmek
Dinlemek
Dinlenmek
DİN'lenmek için

Mustafa ÇİMEN
23/10/2013

11 Ekim 2013 Cuma

Beyan

Evrenin yaşını  13,8 milyar yıl diye tahmin ediyorlar, Dünyanın yaşını 5,5 milyar sene.
İnsanı oluşturan atom parçacıkları Evren yaşında ve Dünya kopukluğunda.
''Biz mi evrenin parçasıyız, yoksa evren mi bizim parçamız?'' Bu sorunun net cevabı yok ama İnsan atomsal olarak 13,8 milyar yaşında ve atomların iç hareketindeki gibi dönmeye ve devr etmeye alışkın bir varlık.

İnsan, durduğu yerde; 450 km/sn hız ile dünya ekseni etrafında döner,  diğer yandan dünya ile ; 30 km/sn hızla Güneşin etrafında döner. Yetmez, Güneş Sistemi ile birlikte, Samanyolu Galaksisi'nin merkezi etrafında 220 km/sn hızla döner.  Samanyolu Galaksisi ile birlikte de, başka bir dönence etrafında 600 km/sn hızla döner. Akıl almaz derecede enerji, kuvvet, kudret isteyen, insanın kendinden başlayan fakat sonu nerede belli olmayan bu dönüşlerde, oluşlarda, akışlarda talebi ve etkisi olmayan insan; İlahi ''Kevni Ayetler'' girdabına kapılmış gibidir.

Bütün bu oluşların, dönüşlerin ve gidişlerin geri dönüşü yoktur.
Engin baş döngünlüğü, sarhoşluk, hoşluk, boşluk, şarkılar, aşk, ritim, bilgelik, bilgi, hesap, sevgi, nefret, kibir, arama, düşünce gibi sayısız insanca  hareket, fiil, his ; Hayat volkanından fışkıran lav gibi insanın içinden dışına dökülür. Sıcak sıcak evrenin canlılığı ile kaynaşır. Hayat ağacının meyvesi sonsuz beyandır, beyanın kapısı açılır. Dil döner, insan konuşmaya başlar. İnsan; dili ile konuşur. Yetmez; bazen lisan-ı hali ile konuşur,  kendi  susunca hali anlatır halini. Elleri ile konuşur, yüz göz işaretleri ile, sonra bakışları ile konuşur...
Söyleyecek şeyleri olanlar ölür giderler  gene susmaz, yazdıkları kitaplardan konuşmaya devam ederler.
Cümleler, kelimeler, harfler, heceler,  sesler yetmez insanın konuşmasına.
Günü gelir; sessiz, halsiz, kitapsız, işaretsiz, hareketsiz konuşmayı da öğrenir.

Mustafa ÇİMEN
10/10/2013
TALAS /KAYSERİ




5 Ekim 2013 Cumartesi

''kötü olma'' konusunda da iyi olmak

'' Hayat dersleri '' diye kitap yazsam, ilk konusu : '' Kötü olma konusunda da iyi olmak.'' olurdu.
Sevdiğim bir ağabeyimle yaptığımız  sohbetlerimizden birinde ''- İnsanın iyiliğini koruyacak kadar şerri, kötülüğü olacak arkadaş'' demişti .  Bende diyorum ki '' Gerektiğinde kötü olma konusunda da iyi olun .'' Evet hak edene, hak ettiği gibi davranın.

Burada anlatmak istediğim ; Asla bozgunculuk çıkarmak, başkalarının haklarını ellerinden almak,güzel ahlakın ve mutlak iyiliğin dışına çıkmak, Rabbimiz'in emrettiği daireden taşmak  değil. İyiliği emretmek ve kötülükten alıkoymak görevimiz ve üstümüze farz olan mutlak emir. Bu minvalde,  inşaa ettiğiniz iyiliğinizi ayakta tutmak ve devam ettirebilmek için gereken dirayet, cesaret, dik başlılık ve saldırının kapsadığı şeyler.

Farzı misal ; kuduz köpeğe, kuzuya davrandığın gibi davransan kuduz köpek seni parçalar. Elini güvercine uzattığın gibi, akbabaya  uzatsan parmağından olursun.

Herkese ve her şeye karşı mutlak iyilik içinde olmayı, bu alemin kuralları ve bünyesi kaldırmaz. Baharda güneş,  dik açıyla gelmeye başladığında, merada otları yeşertirken dağda karları eritir. Birini var ederken, diğerini yok eder. Gülün bile dikeni var düşünün artık..

Davranışta doz önemli. Bazı köpekler ; elinizi değneğe uzattığınızda sizden korkar, bazıları değneği elinize aldığınızda, bir kısmı değneği köpeğe vurmak için kaldırdığınızda, diğer bir kısmı ise değneği kafasına yediğinde sizden korkar. Değneği  direk kafasına  indirmek her zaman şart olan yöntemdir. İlk yöntemden başlamak her zaman kaybettirir.

 Aşık Veysel,  uzun ince bir yolda gidiyorum gündüz gece demişti ; uzun ince bir yol, bu yolda doğru gidebilmek önemli.

Yol üstünde birtakım keskin çakıl taşları var, birçok sivri diken, birdenbire çıkıveren çukurlar, pek çok kuduz köpek, haramîler eşkıyalar  var. Yol uzun, bu yol hep yokuş aşağı değil, bazı zamanlarda çıkışları var, yer yer kavşaklarla karşılaşıyorsunuz, yer yer yavşaklarla. Gecesi ve gündüzü var, gecesinde dostu düşmandan ayırt etmek zor. Korkulacak yanlarınızın olması, zararlıların korkması, manevi kalkanınız.

Ancak ; güler yüzlü  ve nazik olmak, uysal koyun olmak demek değildir. Çatık kaşlı ve asık suratlı olmak da ciddi olmak  değildir. Bu yolda ; hem güler yüzlü, hem nazik, hem ciddi, hem de düşmanlarınızı ürkütecek kadar cesur ve ''kötü'' olmanız lazım.

Mehmet Akif Ersoy ;  '' Yumuşak huylu isem kim demiş uysal koyunum / Kesilir belki fakat, çekmeye gelmez boynum.'' diyor. Korkusuzluğunu ilan ediyor ve '' Çiğnerim, hatta boğarım! '' diye ekliyor. Bunlar sözün gelişi, laf olsun torba dolsun diye söylenmiş sözler değil. Bizlere  kâideyi açıklıyor.




Mustafa ÇİMEN
05/10/2013
KAYSERİ