Mantık çerçevesi sınırlarında bu demokrasi öyle saçma bir
sistem ki…
Gelişmiş toplumlarda uygulanması olası ve mantıklı gözükse
de, gelişmemiş olan toplumlarda uygulanması mantık dışıdır.
Ya toplumu uyandırmamak ya da rencide etmemek için gelişmemiş
toplumlara ‘’ gelişmemiş’’ denmiyor da’’ gelişmekte olan’’ toplum deniliyor.
Gelişmemiş bir toplumu geliştirmek için ne gerekir?
Teknoloji, üretim, bilgi, kültür, sanat, sanayii, yüksek ahlak, oturmuş yasalar,
adalet, kalite, daha yüksek kalite,
titizlik, saygı, sevgi, toplumun bir parçası olduğunu fark etmiş ve kabul etmiş
birey vb şeyler.. .
Bilgi, teknoloji, sanayii para ile elde edilir. Paranız çok
olur, dünyanın en büyük bilim kampüsünü kurar, en teknolojik labaratuarlarını
hazır hale getirir, dünyanın her yerinden bilim insanlarını toplar dersiniz ki;
Alın size imkân ve para, alın size ödenek, alın size laboratuar, alın size ekip.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden getirdiğiniz on bin bilim
insanından bir tanesi yeni bir şey keşfetse, tüm yatırımlarınınızın ve bilim
insanlarının hepsinin masrafı çıktığı gibi ülkeyi de ekonomik olarak
uçurabilir.
Paranız yoksa ve yetiştirdiğiniz bireyler, fertler, evlatlar
milletlerine aşık değil de maddi imkanlara, rahata ve refaha aşıksa, dakkasında
yüksek teklifi veren ülkeye yada kendisi için rahat olacağını düşündüğü ülkeye kapağı
atar.
Topraklarınızdan çıkan altın nasıl ülkenizin zenginliğine
zenginlik katıyorsa, milletinizin içinden çıkan yerli ve milli beyinler de
ülkenin altın madenlerinden daha kıymetli zenginlikler üretebilir.
Parayla alınanların dışında parayla alınamayan şeyler ne olacak
peki ? Yani sevgi, saygı, adalet, titizlik gibi erdemler nasıl kazanılacak.
Bu yüksek insani erdemlerin kaynağı nedir? Toplumsal huzur
ve adalet olmadan bu erdemler yaşanıp, kabül görebilir mi?
Sevgi, saygı, adalet olmadan ve toplumca kabül görmeden
manevi erdemlerin hiç birinin tezahürünü toplumda tamami ile göremeyeceğimizi
düşünüyorum.
Tam bağımsızlık için mücadele vermek, tüketim toplumu
olmaktan çıkıp üretim toplumuna dönüşmek için liderlerin doğru bir yol haritası
sunması gerekir.
Bu yol haritasında
yürümek, mücadele ve gayret, tasarruf, hak edilmeyen lüksten uzak kalmak gibi
sıkıntılı da denilebilecek badireleri içerebilir. Eskilerin deyimi ile acı
reçete olabilir.
Acı reçete olmadan parlak geleceklere ve zenginliğe
ulaşmanın yolları da olasımıdır? Böyle bir olasılık varsa elbette parlak zekâlı,
dahi liderlerin bunu topluma anlatması ve toplumu inandırması da gerkir. Ancak
geçirdiğimiz 1960-2000 arası yıllardan ibret alarak gelecek nesillerin rızkını
bu günden tüketmeyi uyanıklık saymamamız gerekir. Yani bu gün borç alıp biz
rahat edelim, torunlarımız da ödesin demek ahlaki bir seçenek olmamalıdır.
Toplumlar, kendilerine sunulan acı reçeteteleri kendilerini sınırlandıracağı
ve zora sokacağı için kabul etmeyi elbette istemeyeceklerdir.
Bu yüzden demokrasi gelişmekte olan toplumlar için saçma bir
sistemdir.
Toplumla milletin farkı burada kendini belli eder.
Hele hele tarihi bir
misyonu olan milletler farklı hareket edecektir ve etmiştir de.
İleriyi gören, mücadeleden korkmayan, çalışmaktan yılmayan,
gayret etmeyi onur sayan milletler içinse demokrasinin sonucu hayırlı
olacaktır. Bu nedenle Türkiye de geçilen başkanlık sistemi milletimiz için yeni
bir umut ışığı, kutlu bir yürüyüşün başlangıç noktasıdır..
Demokrasinin ve alçak insanların şerrinden de Şeytandan
sığınır gibi Allaha sığınırım.
Mustafa ÇİMEN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder