3 Mayıs 2018 Perşembe

DEMOKRASİNİN ŞERRİNDEN DE ALLAHA SIĞINIRIM

Mantık çerçevesi sınırlarında bu demokrasi öyle saçma bir sistem ki…
Gelişmiş toplumlarda uygulanması olası ve mantıklı gözükse de, gelişmemiş olan toplumlarda uygulanması mantık dışıdır.
Ya toplumu uyandırmamak ya da rencide etmemek için gelişmemiş toplumlara ‘’ gelişmemiş’’ denmiyor da’’ gelişmekte olan’’ toplum deniliyor.
Gelişmemiş bir toplumu geliştirmek için ne gerekir?
Teknoloji, üretim, bilgi, kültür, sanat,  sanayii, yüksek ahlak, oturmuş yasalar, adalet,  kalite, daha yüksek kalite, titizlik, saygı, sevgi, toplumun bir parçası olduğunu fark etmiş ve kabul etmiş birey vb şeyler.. .
Bilgi, teknoloji, sanayii para ile elde edilir. Paranız çok olur, dünyanın en büyük bilim kampüsünü kurar, en teknolojik labaratuarlarını hazır hale getirir, dünyanın her yerinden bilim insanlarını toplar dersiniz ki; Alın size imkân ve para, alın size ödenek, alın size laboratuar, alın size ekip.
Dünyanın çeşitli ülkelerinden getirdiğiniz on bin bilim insanından bir tanesi yeni bir şey keşfetse, tüm yatırımlarınınızın ve bilim insanlarının hepsinin masrafı çıktığı gibi ülkeyi de ekonomik olarak uçurabilir.
Paranız yoksa ve yetiştirdiğiniz bireyler, fertler, evlatlar milletlerine aşık değil de maddi imkanlara, rahata ve refaha aşıksa, dakkasında yüksek teklifi veren ülkeye yada kendisi için rahat olacağını düşündüğü ülkeye kapağı atar.
Topraklarınızdan çıkan altın nasıl ülkenizin zenginliğine zenginlik katıyorsa, milletinizin içinden çıkan yerli ve milli beyinler de ülkenin altın madenlerinden daha kıymetli zenginlikler üretebilir.
Parayla alınanların dışında parayla alınamayan şeyler ne olacak peki ? Yani sevgi, saygı, adalet, titizlik gibi erdemler nasıl kazanılacak.
Bu yüksek insani erdemlerin kaynağı nedir? Toplumsal huzur ve adalet olmadan bu erdemler yaşanıp, kabül görebilir mi?
Sevgi, saygı, adalet olmadan ve toplumca kabül görmeden manevi erdemlerin hiç birinin tezahürünü toplumda tamami ile göremeyeceğimizi düşünüyorum.
Tam bağımsızlık için mücadele vermek, tüketim toplumu olmaktan çıkıp üretim toplumuna dönüşmek için liderlerin doğru bir yol haritası sunması gerekir.
 Bu yol haritasında yürümek, mücadele ve gayret, tasarruf, hak edilmeyen lüksten uzak kalmak gibi sıkıntılı da denilebilecek badireleri içerebilir. Eskilerin deyimi ile acı reçete olabilir.
Acı reçete olmadan parlak geleceklere ve zenginliğe ulaşmanın yolları da olasımıdır? Böyle bir olasılık varsa elbette parlak zekâlı, dahi liderlerin bunu topluma anlatması ve toplumu inandırması da gerkir. Ancak geçirdiğimiz 1960-2000 arası yıllardan ibret alarak gelecek nesillerin rızkını bu günden tüketmeyi uyanıklık saymamamız gerekir. Yani bu gün borç alıp biz rahat edelim, torunlarımız da ödesin demek ahlaki bir seçenek olmamalıdır.
Toplumlar, kendilerine sunulan acı reçeteteleri kendilerini sınırlandıracağı ve zora sokacağı için kabul etmeyi elbette istemeyeceklerdir.
Bu yüzden demokrasi gelişmekte olan toplumlar için saçma bir sistemdir.
Toplumla milletin farkı burada kendini belli eder.
 Hele hele tarihi bir misyonu olan milletler farklı hareket edecektir ve etmiştir de.
İleriyi gören, mücadeleden korkmayan, çalışmaktan yılmayan, gayret etmeyi onur sayan milletler içinse demokrasinin sonucu hayırlı olacaktır. Bu nedenle Türkiye de geçilen başkanlık sistemi milletimiz için yeni bir umut ışığı, kutlu bir yürüyüşün başlangıç noktasıdır..
Demokrasinin ve alçak insanların şerrinden de Şeytandan sığınır gibi Allaha sığınırım.

Mustafa ÇİMEN

Hiç yorum yok: