Hikayemde ; Arslan olduğu halde kendini kuzu sanan Habilistanlı Türük ile Kabilistanlı kurt Ziyon arasında geçen arkadaşlığı ve işleri anlatıyorum.
B.
B.
Arslan olduğu halde kendini kuzu sanan Türük, Kabilistandan gelip Türük'ün öz memleketi olan Habilistan dağlarına yerleşen Kurt Ziyon ve sürüsüyle birlikte yaşar giderdi.
Kurtların lideri ve en sinsisi olan Ziyon, çekingen ve hürmetkâr tavırlarla Türük'ün etrafında
dolaşır; dostu ve arkadaşı olduğunu, ona hizmet ettiğini, dediği yerlere gider,
söylediği işleri yaparsa başına kötü şeyler gelmeyeceğini söylerdi hep.
Türük kurtlarla olan ilişkisinde tuhaflık olduğunun farkındaydı. Ancak tuhaflığın ne olduğunu bir türlü kavrayamıyordu. Bazı zamanlar, '' Kurtlar bana neden yardım ediyor ? Kurt kuzuya neden dost olur ?'' diyerek,
şüpheye düşüyor, şaşırıp kalıyordu.
Türük, aklından geçen şeyleri kurtların lideri olan arkadaşına sorunca, Ziyon ,
''Bak kardeş ! Etrafta seni bir lokmada mideye indirecek aç
gözlü çok yaratık var. Ben ise seni çok sevdim, onlara karşı seni ben koruyorum. Âlemde senin iyiliğini senden çok isteyen biri varsa o da ancak benim ben !'' diyerek konuşmaya, duygu dolu sözlerle kuzu Türük'ün gönlüne hitap etmeye
başlayınca, Türük sevinçle Ziyon’u seyrediyor, büyük bir hayranlıkla vecd içinde
susup kalıyordu.
Türük Ziyon'un rehberliğinde gittiği meralarda inek
gübrelerinin altında bulduğu otları yiyor, amma velakin otu da bir türlü
sevemiyordu. Ziyon'a ayıp olur diye ot sevmediğinden bahis açamıyordu. Sürekli; açlık, zayıflık ve halsizlik hissediyor, rüyasında et görüyordu. Rüyalarından
utanıp sıkılarak, kurt Ziyon'a derdini anlatıyordu. Kurt Ziyon, '' Benimle
arkadaş ve dost olduğundan, benim gibi olmak istediğinden o rüyaları
görüyorsun. '' diye kuzuyu teselli edip, oyunlarını sürdürmeye devam ediyordu.
Türük, kutların kendisine uygun gördükleri zorlu bir
eğitiminden geçmiş, onların beyin yıkayıcı hikayelerini dinleyip, dinlediklerine inanarak
büyümüştü. Öğrenip, inandığı
hikayelerden o kadar etkilenmiş ki; En nefret ettiği hayvanı soracak olsanız
Arslan diyordu.
Türük’ün gözünde en mübarek hayvan Kurt olmuştu.
Kurtlara teslim olmayan diğer kuzuları kınar, kurtlara kötü söz
söyleyenleri eleştirmekten, gıyabi düşmanlık beslemekten geri durmazdı.
Ziyon'a dil uzatan olsa beddualara sarılır, gece yatmadan
veli-i nimetine dualar ederdi.
Bir yandan dünyanın en şanslı kuzusu olduğuna sevinir, Ziyon gibi
dosta sahip olmanın, hak katından kendine bahşedilmiş hediye olduğunu düşünür,
diğer yandan içini kemiren hislerle mücadele ettiği için sabahı zor ederdi.
Ziyon ara ara elinde makasla gelerek, titreye titreye kuzu
Türük'ün ensesinde uzayan yelesini traş ederdi. Korkusunu belli etmemeye
çalışarak pençesindeki tırnaklarını olabildiğince dipten budardı.
Ziyon, Türük'ün dişlerinden çok korkardı.'' Senin şu dişlere bir çözüm bulsak! Ot yerken sana zorluk
çıkarıyor '' derdi. Kuzu da Ziyon'a hak verir, dişlerini onunla konuşurken utanarak
saklardı.
Ziyon, Türük'ün gölden su içmesini ta baştan
yasaklamıştı. Ona ufak kapta, ölmeyeceği kadar su getirir, ''Arkadaşım! Senin için yorulmak benim için dünyanın en büyük
zevki. Al şu suyu iç. Sana benim gibi dost, benim gibi yoldaş, benim gibi sadık
arkadaş var mı ? İçerken de iyice düşün.'' derdi. Diğer yandan da Türük göle su içmeye gidip kendi simasını
görüp arslan olduğunu bilecek ve bize Habilistan dağlarını dar edecek diye korkardı. Geceleri kâbuslar görürdü.
Ziyon, Türük'ü yavru iken öldürmeye cesaret edemediklerine hayıflanır, o vakte lanet edip kahrolurdu.
Zamanında tüm çakallar, kurtlar, sırtlanlar birlik olup Türük'ün annesinin de içinde bulunduğu aslanlara, kurdukları tuzakta saldırmışlardı. Türük'ün annesi yaralanmış ve oğlunu düşünerek geri çekilmişti. Türük’ü dağın en yüksek yerindeki mağaraya çıkarabilmiş, sonrasında kanlar içinde gözlerini yummuştu.
Ziyon, Türük'ü yavru iken öldürmeye cesaret edemediklerine hayıflanır, o vakte lanet edip kahrolurdu.
Zamanında tüm çakallar, kurtlar, sırtlanlar birlik olup Türük'ün annesinin de içinde bulunduğu aslanlara, kurdukları tuzakta saldırmışlardı. Türük'ün annesi yaralanmış ve oğlunu düşünerek geri çekilmişti. Türük’ü dağın en yüksek yerindeki mağaraya çıkarabilmiş, sonrasında kanlar içinde gözlerini yummuştu.
Kurtlar, Türük'ün arslan dedelerinden çok çekmişlerdi. Değil arslan görmek, ismini duysalar korkudan girecek delik arayan hayvanlara dönmüşlerdi. Dağ
başında Türük’ü bulduklarında, yavru bir arslan olduğu halde yanaşıp,
öldürmeye cesaret edemeyişleri sırf bu yüzdendi. Yani yavru ve yetim arslan
Türük'ü kurtların pençesinde can vermekten kurtaran; kendi gücü, namı, şerefi,
kuvveti, kudreti ya da şirinliği olmadığı gibi, kurtların vicdanlı oluşu da değil, arslan dedelerinden kendine kalan şan, şeref ve ismin diğer hayvanlar
üzerinde bıraktığı korkutucu etkiydi.
Kurtlar, yavru arslanı öldürmeye cesaret bulamayınca ne yapacakları
konusunda tartışmışlar, sonunda onu kendi çıkarları için kullanmaya karar vermişlerdi.
Türük'ü bir koyuna emzirtecekler, kuzu olduğuna inandırarak büyüteceklerdi.
Çakal sürüleri kurtların menfaat sahalarına, topraklarına
girip çıkarlarına dokununca, Türük'e, '' Hadi gel aramıza gir de seni şu
çakallardan koruyalım.'' diyeceklerdi. Kurt
sürüsünün içine giren Türük, çakallardan korunduğuna inanıp kurt sürüsüne
minnet duyarken, kurt sürüsünün içinde Arslan gören çakallar, sırtlanlar bu
dağlara bir daha adım atamayacak ve arkalarına dönüp bakmadan kaçacaklardı.
Kabilistanlıların planı çok güzel tutmuştu. Aslı arslan olan Türük
kendini kuzu, kurtları da hamisi sanarak kendi memleketi olan Habilistan
dağlarında kurtlara hükümranlık yaptırıyordu.
Türük, ya gerçekten kuzu olduğunu sanıyor ya da böyle olduğuna
inanmış gibi yapmak işine geliyordu.
Belki içinden ''Biraz daha büyüyüp kuvvet kazanayım, sizin birinizi sağ
bırakmayacağım.'' diyordu.
Belki ''Nasıl olsa canıma kast eden yok, otla da olsa beslenip, kurtlardan
kalan et kemik kırıntılarını onlar görmeden kemirerek yaşıyorum.'' diyordu. Ne
gereği vardı şimdi arslanlık taslamanın, hırlaşmanın !...
Türük, arslan olduğunu bilse bu dağların kralı olacak, Habilistan
dağlarında ki tüm canlılar rahat bir soluk alacak, sağ kalabilen hain kurtlar
Kabilistan’a geri dönecekti. Türük kurt
sürüsünün içinde beklerken, kendi elleriyle Ziyonun sürüsünü daha da büyütüp kalabalıklaştırdığını
görebilse hem kendisi için hem de Habilistan için bayram olacaktı.
Mustafa ÇİMEN
16/1/2014
DÜVENÖNÜ/KAYSERİ