15 Ocak 2014 Çarşamba

2018

Ecdadımız ;1917 yılında Mekke'yi İngiliz iş birlikçilerine terk ederek kutsal topraklarımızdan, öz yurdumuzdan, uğrunda haçlı seferlerine göğüs gerdiğimiz mübarek topraklardan ve Beytullah'tan çekilmek zorunda kalmıştır.

Medine şehrini ise Fahrettin Paşa'mız ve askerleri tarafından kısıtlı imkânlara, açlığa ve her türlü ihanete göğüs gerilerek, ‘’Bu asker, Medine'nin enkazı ve nihayet Ravza-i Mutahhara'nın yeşil türbesi altında, kan ve ateşten dokunmuş bir kefenle gömülmedikçe, Medine-i Münevvere kalesinin burçlarından ve nihayet Mescid-i Saadet minareleriyle yeşil kubbesinden al sancağı alınmayacaktır.’’ diye yemin edilerek, gerektiğinde çekirge dahi yenilerek, bizden yana olan Arap kardeşlerimizin de desteği ile 2 yıl 7 ay daha müdafaa edilmiş. 1918 senesinde acı ve ızdırapla Mondros’un şartlarından biri olarak teslim edilmiştir.

Medine müdafaasına katılan atamız, ecdadımız, dedemiz İdris efendimiz; Rasulullah'a hitaben şöyle demiştir :

Ne kanlar akıttık hep senin için
O Ulu Kitab'ın hakk için aziz !
Gücümüz erişsin ve erişmesin
Uğrunda her zaman döğüşeceğiz

Yapamaz Ertuğrul Evladı sensiz
Can verir canânını veremez Türkler
Ebedi hadimü'l-Harameyn’iniz
Ölsek de Ravza’nı ruhumuz bekler

Üzerinde ivedilikle durulması elzem olan diğer mesele ise; Allah'ın emirlerinden biri olan Hac ibadetini yerine getirmemizin engellenmekte oluşudur.

Kotalar konmakta, zorluklar çıkarılmakta ve Hacı olmamızın önüne set çekilmektedir. Bu hususun dünyaya bakan tarafı olduğu gibi, ahirete bakan yönü de korkutucudur. Harekete geçmemizi gerektirmektedir.
Mübarek topraklara, ahalisine ve hacılara biz hiç bir zaman efendilik taslamamış, oralara hizmetçilik etmekten gurur duymuşuzdur. 

Üstelik o topraklar kutsaldır, hiç bir kavme ve millete de ait değildir. Ümmet-i Muhammet'in emaneti ve gözetimi altında olması gerektiği gibi yönetiminde de olmalıdır.Bu şart yerine getirilmeden İslam coğrafyalarındaki kanın durdurulup birliğin tesis edilmesi zor görünmektedir.


Yukarıda saydığım sebeplerin tamamından dolayı, Fahrettin Paşa’mızın yeminini ve İdris efendimizin Rasulullah’a verdiği sözü, torunları olarak kendimiz için hala geçerli sayarak  2018 senesini tüm dünyada yas yılı ilan etmeyi, ızdırabı canlı tutmayı, Fahrettin Paşa’mızın da dediği gibi hep bir ağızdan ve yürekten "Ya Resulullah, biz seni bırakmayız." demeyi teklif ediyorum.

Ey can verip cananı veremeyenler ; 2018 yaklaşıyor.



Mustafa Çimen
Kayseri
14/01/2014





Hiç yorum yok: